Puran Şeriati'nin kitabını Sinan Bircan çevirmiş, keşke çevirmeseymiş. "Dilini eşek arısı soksun" demek zorunda kalıyor insan, iki sayfada bir. 225 ve 227. sayfalardaki dipnotlarda söz edilen 19., 20., 21.... ekler de yok kitabın arkasında.
Aslında Şeriati fanatikleri için bir derya-kitap. Doktor hakkında "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar" için iyi bir kılavuz olabilirdi. Bir gün, sağlıklı bir şekilde Türkçe'ye çevirileceğini umalım ve gelelim not ve izlenimlere.
Öğrenci ve Okur Ali: İyi yetişmiş Doktor Şeriati. Herhalde kendisini en çok etkileyenlerden bazıları şunlar: Babası Muhammed Taki Şeriati (Üstad Şeriati), Horasan sufileri, nihilistler, varoluşçular, Mesnevi, Ebu Zerr, Franz Fanon, Sadr-i İslam, Aynü'l Kudat...
Öğretmen ve Yazar Ali: "Yalancı akademik ve kültürel hassasiyetler bataklığına gömülüverenler"den biri değilmiş. İlginç bir öğretmen imiş Doktor Ali. Öğrenci gezilerini kaçırmaz, bazen eşini ve çocukları da götürürmüş. Öğrencilerinin gönül meselelerine bile vakıfmış. Fakülteden başka bir alemde yaşıyormuş adeta, bu yüzden emekli oluncaya kadar asla yükselememiş. Bir gün farklı farklı ayakkabılarla üniversiteye gitmiş. Silahlı mücadeleye asla inanmıyormuş.
Kitapları konusunda çok hassasmış. Gönlünde yer etmeyen bir kelimeyi defalarca değiştirirmiş. Matbaa çalışanlarını geç saatlere kadar alıkoyunca özür beyan etmek için kendilerine çulu kebabı ısmarlarmış.
Cevdet es-Sahhar'dan genişleterek, birşeyler katarak çevirdiği Ebu Zer[2] adlı ilk kitabı olay olmuş. Önce Meşhed Tıp Fakültesinde sonra da Hüseyniye-i İrşad'da sahnelenmiş. Oyunun Üniversitedeki her gösterimini izlemiş Ali Şeriati.
Bilinen kitaplarından başka "Tembel Kabak" ve "Bizim İçin, Sizin İçin ve Başkaları İçin" adlı iki kitap daha yazmış takma adla yayınlanması için.. "Sorgudan Geçme Sanatı" adlı bir broşür yazmayı da istiyormuş ama nasip olmamış.
Kızı Sara anlatıyor: "Ben Harezmi Lisesi öğrencisiydim, bir defasından ben kendi başıma okulun lavabolarında slogan yazmaya başladım. Bu dönemde babam hapisteydi. Okul müdürü olaydan haberdar oldu ve annemi okula çağırdı olayı ona anlattı ve çok ciddi olarak onu bu hareketin devam etmesi halinde Savak[3]'ın kulağına ulaşacağı noktasında tehdit etti. Babamın özgürlüğünden sonra annem bu olayı ona aktardı. Babam kahkahayla "Ben, Nereden Başlayalım adında bir kitap yazdım. Şu anda ise kızım lavabodan başlamış." (Her halde lavabolar değil helalar olacak. En azından bizde öyle oluyor.)
İngiltere'deki ev sahibesi anlatıyor: Dr. Şeriati bizim evimize gelmesi zaman bizim için beklenmedik ve memnunluk verici bir olay sayılırdı. Bundan dolayı evin en güzel odasını ona hazırladık. Fakat Doktor "Evinizin kileri nerede?" diye sordu. Onun ne demek istediğini anlamayan bizler, yapı olarak kireçli olan ve yaşamak için elverişli olmayan kileri ona gösterdik. Doktor, "Odam olmasını istediğim yer burasıdır" dedi. Ben, "Neden burayı seçiyorsun?"diye sordum. Şöyle cevap verdi: "Ben bu şehre güzel bir yaşama ve odaya sahip olayım diye istirahat etmek için gelmedim. Benim buradaki yaşamımda Tahran'daki gibi olmalı ta ki benim yaşama şeklim vatanımdaki insanlarla ve zindanlarda yaşayan gençlerle bir tezat teşkil etmesin ." [s:279 (Simone Weil ablamı, Kızıl Bakire'yi okumuş muydu acaba Doktor? Onun da benzer bir jesti vardı İkinci Dünya Savaşı sırasında)]
Bir mektup: Oğlu İhsan'ın Ali Şeriati'ye son mektubu [s:222 (Belki de şifreli bir mektup? Öyle olsa bile çeviren okura yardımcı olmalı)] Olgun ve yetişmemiş Babam Ali
Bir kez daha sizin büyük hayat kitabınız bir yaprak daha yuttu ve Allah'a şükür ki şu ana kadarkilerin en zoru, en karmaşığı, en bel bükücüsü ve en belirleyicisi olan bu son sayfadan da başınız dik olarak geçtiniz ve Ebu Zer mesleğinden vareste olarak gergedan tek başına yola devam etti. Her türlü büklümden azad olan nilüfer "Camu"yu amelde zafere çıkardı...
Kitaptan yazışmalar: Edebiyat Fakültesi Dekanı Celal Metini'den çok mektup almış Doktor Şeriati: Neden çerçeve müfredat dışına çıkıyor, neden derse Kuran götürüyor, neden başka sınıflardan öğrenciler derslerine giriyor, neden derste sigara içiyor... Bazı derslere girmemişsin, bazılarına geç girmişsin, haftada 57 saat fakültede olman gerekirken 21 saat fakültede bulunmuşsun... mealindeki bir mektuba şu cevabı vermiş:
Değerli Edebiyat Fakültesi Dekanı Dr. Metini Bey,
Benim hazır bulunduğum, yok olduğum, giriş çıkış saatlerimin hatta lahza ve anların tesbit edildiği konusundaki fakültenin yazısını büyük bir saygıyla aldım. Burada ben resmi bir yazıya cevap vermiş olmak istemem. Zira bu tür mevhumlara ve maslahatlara aşina değilim ve, aslında bir başka havada teenffüs edip yaşıyorum... "Sessizce" arz ediyorum ki o dönemlerin "ihbarcısı" kendi işinde o kadar hızlı ve daha doğru bir ifadeyle pişmemiş idi ki... halde yok göstermiş ve bu da onun ihbar ve bilgilendirmelerinin sıhhat ve doğruluğunu zedelemektedir.
Yoklama konusunda çok hassas olmasını isteyen mektuba verdiği cevaptan:
"Eminim ki şayet bir öğrenci benim sınıfımı görmezse ve dersimi işitmezse hiçbir metni ezberleyerek (ki hiçbir metin yoktur) ve hiçbir konunun mütalaası ile (ki sınıfta açıkladığım şey basılmış şeylerin tercümesi değildir) sınavda başarılı olamayacaktır."
Dekan'ın derdi neymiş dersiniz? Derdi falan yokmuş. SAVAK öyle istemiş. Bazı eylemci öğrenciler "Ben o saatte dersteydim, isterseniz yoklama listesine bakın" diye savunuyorlarmış da kendilerini...
Kitaptan özet diyaloglar:
-Silahın var mı ?
-Birkaç Bic'im var.[4]
-Hangi saldırı ve eylemlere katıldın?
-Habil'in Kabil tarafından öldürülmesinde etkim vardır.[5]
-Doktor'un vefat ettiği söyleniyor, doğru mudur?
-Bana ne soruyorsunuz? Herşeye siz sebep oldunuz ve onu öldürdünüz, şimdi de bana mı soruyorsunuz?[6]
Bir tehdit: Yıl 1975. General Zendi-pur Ali Şeriati'yi tehdit eder:
-Konuşmazsan, bize yardım etmezsen öleceksin
Kısa bir süre sonra Zendi-pur bir suikaste kurban gider, Ali ise serbest bırakılır. (Şah İsviçre'ye tatile, ardından Cezayir'e OPEC toplantısına gider. Her yerde Şeriati'nin serbest bırakılması istenir kendisinden. O da mecbur kalır, söz verir...)
Ve bir vasiyet: Furuğ (Ferruhzad?) ve Pervin İ'tisami'den Castro'dan, Lumumba'dan, Che Guevera'dan...da söz ettiği vasiyeti ilginç.
"Evladım... Yürüyerek de olsa yolculuk yap. Duracak olursan paslanırsın... Avrupa'yı gör, fakat İran'ı gördükten sonra..."
(Piramitlerin yapımında çalışan ve ölen Mısırlı adsız köleye yazdığı açık mektup da ilginçtir Ama o mektup başka bir kitaptaydı galiba.)
Çeviri evlere şenlik, demiştim ya!
- Kan basıncı zorluğu çeken ve bir süredir sıkıntı çeken ve... s.64
- Ebu Zer-i Gaffari s.48
- Amerika cumhurbaşkanı Troman s.49
- ve eğer insaf verirlerse... s.205
- ne olursa olsun ayak önünden kaldırılması... s.204
- Bir başka defa, Pazar ehlinden zengin birisi... s.207
- bir ağarlama düzenlenmişti... bize yarın o ağarlamaya katılmamız... s.214
- daha sonra hızla Doktor'un evine kendimi ulaştırdım s.217
- Ey kervan yavaş sür s.218
- "Ne olmuş? Ne meydana gelmiş?" diye ısrar ettim s.236
- Artık kendimi göremedim s.237
- 18 ay boyunca tek hücre hapsinde kalan ve sağlıklı kalan benim s.181
- Savaklılar ise, genellikle eski aydın ve sabıkalı gruplardan istihdam edilmişlerdi. S.184
- Ben Kevir'de Laotezu ve Buda'dan Haidger ve Sartre'ye kadar bir köprü atmıştım. Daha iyi bir şekilde - söyleyecek olursam; bir köprü keşf etmiştim ki onu İbrahimi kültürümdeki "Adem Kıssası"na borçludur ve sembolik aynı tecessümü "Hac" yönetmeninin Allah, oyuncusunun insan olduğu bir tiyatrodur. s.133
- Fakat bu yıl genç hocaların ve öğrencilerin gücüne üstün geldi ve ben bu yıl gençlerin yılıdır diye gittim ve gençlerin kucağına karpuz oturtmaktadırlar. s.135
- Babamın kitaplarının bir çoğunu ve Rus baskısı olan tüm kitap ve nüshaları bu cümleden Antevan Çehov'un Kiraz Bahçesi adlı eserini aldılar. (Daha sonradan onu komunistlikle itham etmek istedikleri anlaşıldı). s.175
- Daha sonradan Üstad'ın devlet aleyhine faaliyet göstermek suçuyla tutuklandığını ve Yıkıcılık Karşıtı ortak Topluluksi hapishaneleri olan Kızılkale ve Tahran'daki Kasr zindanına götürdüler. s.175
Daha neler neler...
Dr. Ali Şeriati de kim mi? Rivayet muhtelif.
Horasan'ın Mezinan köyünde doğdu. (23 Kasım 1933). Meşhed Edebiyat Fakültesini birincilikle bitirdi.. Sorbon Üniversitesinde doktora yaptı. Beş yıl kaldığı Paris'te Franz Fanon ve Lois Massignon ile tanıştı. Cezayir Kurtuluş Savaşına destek verdi. Politika da yaptı, sosyoloji ile de ilgilendi...
1964'de İran'a döndü ve sınırda tutuklandı. Bu dördüncü tutukluğu idi. Daha önce 1952 ve 1957'de tutuklanmıştı. Üçüncü tutuklanmayı ise Fransa'da yaşamıştı.
Birkaç küçük görevden sonra 1966 yılında Meşhed Üniversitesinin tarih bölümünde öğretim üyesi oldu. 1971 yılında Tahran'da pasif bir göreve atandı.
Yıllarca konferanslar verdiği Hüseyniye-i İrşad'ın 1972'de SAVAK tarafından basılmasından sonra yeraltına geçti. Babasının rehine alınması üzerine 1973 yılında teslim oldu ve son kez tutuklandı. Bu tutukluluk 18 ay sürdü.
Cezayir devlet başkanının Şah'tan bizzat ricası üzerine 1975 yılında salıverildi. 16 Mayıs 1977 günü yurtdışına çıkana kadar sürekli izlendi ve taciz edildi. Muhtemelen yurtdışında da peşini bırakmadı SAVAK.
Bir gün Atina... iki gün Brüksel... bir (kaç) hafta Sout Humpton... arabayla kısa bir Fransa yolculuğu... İngiltere'ye dönüş... ev kiralama... 18 Haziran 1977 iki kızını karşılama... (oğlu Amerika'da imiş, eşi ile üçüncü kızına ise vize vermemiş SAVAK)
...ve 19 Haziran 1977 sabahı ölü bulunur. Şam'da Zeynebiye'de yatmaktadır.
1958 yılında Puran ile evlendi. Dört çocukları oldu: İhsan (1959), Susen (1962), Sara (1963) ve Mona (1971)
Birçok kitap yazdı, çeviriler yaptı, birçok konferans verdi. Ölümünden sonra konferanslarının çoğu kitaplaştı. http://www.shariati.com'a göre Türkçe'ye 59 kitabı çevrilmiş (Hepsi 1980-1993 arasında çevrilmiş 59 kitap, aralarında ne Hubut var, ne Ali, ne de Kevir. )
İran İslam Devriminin önemli isimlerinden. "Emperyalizm düşmanımızdır, Marksizm rakibimiz" buyurmuş. Ne kadar Marksist, orasını Allah biliyor. Samed Behrengi[7] ile görüşüp görüşmediğini bilen var ise...
Notlar:
[1]. Eşim Ali Şeriati: Türkçesi Sinan Bircan, İhtar yayıncılık, 2002. Kitabın İngilizce adı: "A Portrait of a Life"
[2]. Ebu Zer: Türkçe'ye Sosyal Adaletçi ve Devrimci Ebuzer, İngilizce'ye de "And Once Again Abu Dhar" adıyla çevrilen kitabın orijinal adının İngilizcesi galiba şöyleymiş: Abu-Dhar, the God Worshiping Socialiste.
[3]. SAVAK: Şah döneminin gizli polis teşkilatı
[4]. Bic: Bir kalem markası
[5]. Bu ifade üzerine SAVAK'ın bir süre bu cinayeti araştırdığı anlatılır.
[6]. Hüseyin-zade ile Puran hanımın görüşmesinden. Daha sonra Şah'ın baş sağlığı dileklerini getirecektir Hüseyin-zade: "Şayet uygun görürseniz cenazeyi İran'a getirelim Hazreti Rıza'nın Haremine defnedelim" diyecektir. Sonra da, başsağlığı ziyaretlerinin gösteriye dönüşmesinden şikayet edecek ve son verilmesini isteyecektir
Hüseyin-zade (Attar-pur), Doktor Şeriati ile özel olarak ilgilenmiş bir Savak üyesidir. Devrim'den sonra idam edilen Areş (Feridun Kemanger) ve Menuçehri de Şeriatilerle özel olarak ilgilenen polislerdir.
[7]. Samed Behrengi (1931-1968): Onun da Devrim sürecinde adından çok söz edildi. O da Ali Şeriati gibi genç yaşta ve şüpheli bir ölüm ile göçtü bu dünyadan. Küçük Kara Balık'ın, Bir Şeftali, Bin Şeftali'nin, Kargalar'ın... yazarı Azeri öğretmen. Brad Hansen'in "Samed Behrengi, Celal Al-i Ahmed ve Ali Şeriati'nin Bakışaçısıyla İran'da Batıcılık" adlı bir makalesi var. İldeniz Kurtulan'ın Samed Behrengi Masalı adlı çok önemli bir çalışması var. Samed Behrengi (ve Simone Weil) hakkında daha ayrıntılı bilgi için www.abdera.com önerilir.
Kaynak:
Gezgin Edebiyat Kültür Sanat Dergisi, Sayı 9, 2003