İnsan toplulukları, tarihleri boyunca sürekli olarak bir arayış içindeydiler,bulmaya çalıştıkları en önemli olguların başında hep inanç ve dinleri gelmiştir. Yaratıcı, elçilerini ve kitaplarını gönderip doğruyu bulma çabalarında onlara yol göstermiştir. Kimileri inanmış, kimileri doğru bildikleri çarpıklıklara devam etmişlerdir. Yaratıcı, var oluş sebeplerini insanlara elçileri aracılığıyla anlatmış ve nasıl yaşamaları gerektiği hakkında onları bilgilendirmiş ve uyarmıştır. O, insanlar için en doğrusunu en güzelini söylemiş ve elçilerini buna göre seçmiştir. Tarihteki bütün hak dinlerde olduğu gibi son elçi ve son din Hz.Muhammed ile gönderilen İslam dini de, her konuda olduğu gibi toplum yaşayışı konusunda da en doğruyu ve en güzelini insanlara bildirmiştir. İnsanların “toplu yaşam” hususunda bir devlet unsuruna ihtiyaçları vardır. Ekonomik, politik ve hukuki açıdan devlet insanlara yaşam şartlarını sağlamak durumundadır. Olması gereken bu devlet mekanizması sosyalist sistemin en önemli noktalarındandır, İslamiyet de, devlet, toplum ve yönetim konularını ele aldığında insanlar için en ideal yaşam formülünü onlara sunmuştur, özellikle “paylaşım” konusunun üzerinde durmuş ve bunu bütün Müslümanlara “zekat” adıyla farz kılmıştır. Ve denilebilir ki temel özelliklerinden biri “paylaşmak, yardımlaşmaktır.” İşte özellikle bu noktada İslamiyet bir ekonomik sistem olan sosyalizmle en büyük ortak noktasını göstermiş olmaktadır. Sosyalizmde de “paylaşmak ve eşitlik” temel esaslardandır. Gerçekte de İslamiyet Marks’ın düştüğü birkaç hata dışında sosyalizmle bağdaşmaktadır birçok ortak yön bulunmakla beraber ana esaslar birbirine (sanılanın aksine) yakındır. İslamiyetin din oluşunun yanında bir de sistem olma özelliği vardır işte bu sistem içerisinde insan en önemlidir, sosyalizmde de insan en önemlidir. Marks’ın düştüğü en büyük hatalardan biri (bana göre) dini, bir “afyon” olarak görmesidir. Materyalist düşünceye göre durum öyledir fakat bütün toplum hareketlerini materyalist düşünce açısından açıklamaya kalkarsak hata yapmış olur materyalizm dogmasına kapılmış oluruz, çünkü bu düşünce açısı olaylara, oluşumlara, toplum hareketlerine standart bakar. İçinde bulunduğumuz yüzyılda, Marksistler de artık materyalizmin etkilerinden soyutlanmaya başlamışlardır ama sosyalizm varlığından bir şey kaybetmiş olmayacaktır. İslam ve sosyalizm arasında olduğu düşünülen en büyük çatışma da ortadan kalkacaktır. Mantıklı bir düşünceye göre zaten bir çatışma yoktur aksine islamın da, sosyalizmin de esnek olmasından dolayı iki görüş birbiriyle bağdaşmaktadır. AHMET AKBAY BURSA