Aziz Kardeşim Kazım*
Muhabbet ve sevgi dolu bakışına feda olayım.
Onlar hayatımın derinliklerinde aydınlık
O iki siyah göz, iki güzel gökyüzü
Ondaki aşk meleği, bulutlar gibi dalgalı.
Onlarda vefa aramak gerçi bir efsane
Ama gözlerimle gördüm, bakışlar gözlerinde vatan
İlahî güzelliğin nüzulunu gönül gözüyle gördüm
O da senin okşayıcı bakışlarına benziyor.
Bize senin hayalin ey dost, can yoldaşıdır.
Bize sana kavuşmak ey can, bedenin yoldaşıdır.
Ne kadar senin ve benim başımda anka tüyüyse de
Lakin senin zülfün, kanat kıran dostun zülfü gibi
Benim eski dostum, her an aklıma getir
İki dudak arasında, karpuz ağızdadır.
.....
.....
…..
Bu beden bir misafirhanedir ey genç,
Her sabah senin misafirin gelir ona,
Hayır yanlış söyledim, gelmek değil her an seninle beraberdir
Yeni misafir; fikrin, sevincin ve gamın
Yeni ev sahibi ol ey dost
Kapatma kapıyı ve kapıyı açık tut bekle
Her ne gelirse onun gayb dünyasından
Senin gönlünde misafirdir, ona hoşça davran
Her zaman fikir aziz bir misafir gibi
Göğse aziz bir can gibi gelir.
Düşünceyi ey can, şahıs gibi bil
Çünkü şahsın, kudretin düşüncesinden gelir.
Düşünce sevincin yollarını açar.
Hem de sevince varan hazırlığı yapar.
Girer evlere, hızlıca girer yalnız başına
Çıkıncaya kadar sevinç hayırlar doğurur
Gönlüm dalındaki sararmış yaprakları sıkar
Dönünceye kadar yaprak dalında yeşerir
Gamları, çürümüş dalları kökten söker
Dalları tamamen örtülü göstermek için.
Gam gönülden ne kadar dökülür veya giderse
Bunun yerine hak daha iyi nüfuz eder
Hususen bunun inanca dönüşmesi lazım
Ki bendeki gam, tamamen imana dönüştü
Bulut ve yıldırımlar yağmur getirmezlerse
Çabuk yanar doğunun tebessümleri
İyilikle kötülük bazen gönlüne misafir olur
Yıldızlar gibi ev ev dolaşıyorlar
O senin yıldızının rehinesi oldukça
Sen de seher yıldızının doğuşu gibi tatlı ol
Ta ki o da bizimle birleşinceye kadar
Senden gönül sultanına, şükürler etsin.
Eyyüb yedi sene Allah'ın misafiriyle
Bela içinde sabır ve razılıkla mutluydu
Ta ki zor belalar yüz çevirinceye kadar
Yüzlerce şükürle hak söylerdi
Bana sevgiden başka sevgi nerededir.
Eyyüb'ün yüzü bir an bile ekşimedi.
Allah'ın hükmüne bağlılık ve utancından
Aslan kesildi ve emirlere cevabı evetdi
Düşünce göğüste yenilenerek doğar
Sevinme, sevinç ondadır sen yüzünü dön
Bulut görünüşte ne kadar ekşi yüzlüyse de
Mutluluk getiricidir, bulut ve onun yankısı
Gam düşüncesini bulut gibi bilmiş ol
Kendi ekşiliğini, yüzünden azaltmayı bil
O cevher nasıl olsa onun elindedir
Onun senden razı olmasına gayret et
Cevher ve zengin yokluğu alma
Kendi tatlı adetini çoğaltmaya çalış
Başka yerde adetinin faydası var
Aniden bir gün hacetini yerine getirir
İki kere ikinin dört ettiğini okuma ey genç
Onun hesabı yıldızlarladır, Kur'an sahibi
Sen ayrıntıdır deme onu asil gör
Ta ki giderek asıl maksadına ulaşasın
Eğer sen onu zararlı ve ayrıntı görürsen
Senin gözlerin temelde bekliyor olacak
Zehir geldi, haşhaş beklemekte
Devamlı ölümle olmak, bil ki yöntemdir
Asıl kabul et, yanında tut onu
Yine de devamlı yol ölümü beklemektir.
Meclislerde onca meşgalesi bulunan senin gibi biri için, kinaye dolu bunca sözü okumaya mecal bulunmayabilir, ama hasta biri bir başkasını dinlerken inlemez. Fazlaca ısrar etmiyorum, hayır tam tersine ısrarla söylüyorum, rica ediyorum. Otobüste, masanın gerisinde, kuyruklarda, hamam kabininin boşalması için sıra beklerken ve buna benzer kaybolmaya mahkum olan zamanlarında onu okuma. Çünkü Mevlana'nın söylediklerinin zihninde yer etmemesinden korkuyorum. Böyle olursa üzerinde durmayabilirsin. Oysa bu, seni her türlü gamdan koruyacak bir aşı gibidir ve bu, muhtaç olan kalbin için kesinlikle zaruridir.
Keşke İran'da olsaydım ve gecelerim Mesnevî ile geçseydi. Ne yazık ki oradayken bile senden uzaktım, yüzlerimiz birbirinden uzak. Tanıştığımız dönemler, içsel olarak çok derin ise de, dış görünüş birkaç görüşmeden başka bir şey değildi. Farsça bilenlerin, Mesnevi gibi bir kitap varken alın yazılarına üzülmelerine, hayatın acı ve zorluk, dert, gam ve bunun benzerlerinden korkmalarına şaşıyorum.
Ne söylemek istedim? Hiç. Burada konuşmaktan maksat bir mevzuyu anlatmak değildir, maksad bizzat konuşmaktır. İhtiyacın olmadığını hissettiğim kimselerin yanında; hem de insanın kendisini gizlemesi ve diğer göstermelik hallere tahammül ederek. Her ne kadar insan dışı ve içiyle kendisini ortaya koysa ve kendisini olduğu gibi gösterse de, yine bir çok kişinin yanında kendi düşünce, sevgi ve hedefini güven içerisinde anlatamaz. Bundan dolayı herkes önünde kendimizi bir miktar gizlemeye zahmet çekerek katlanırız ve bu, toplumda yaşamanın önemli bir şartıdır. İnsanın kendisini gizleme zahmetine katlanması. Hususen, edebiyat çevrelerinin de tabiriyle, tipik biri olmayan benim gibileri için. Yani karakter ve özellikler açısından belirgin ve müşahhas bir tipe sahip değilim. Ben ülkeler arasına çekilen sınırlara inanmadığım gibi, insanlar arasına çekilen sınırlara da inanmıyorum. Millet benim görüşümde, müşterek dertlere sahip halk topluluklarından ibarettir. İnandığım tip şekli de, ahlaki ve insani yönden -bir özel din mensubu olup olmamalarından ayrı olarak- mükemmel seviyede olmaktır. Buna göre sadece iki millet mevcuttur: Biri, müşterek dertlere sahip olanlar ve diğeri, uyanık olanlar. Ayrıca iki tip mevcuttur. Biri insanlık, irfanî ihsan ve ahlakî sınırlar içerisinde yaşayan; diğeri de, bu sınırların dışında bulunan. Bu yüzden, bugün, Peygamber'in sahabesi Ebuzer-i Gıfarî'ye inancım olduğu ve O'nun hayat tablolarından lezzet aldığım kadar, bu sınırlar içerisinde sanat ve komediyle kendisini ortaya koyan Charlie Chaplin'e de sevgi beslemekteyim. O da beşerin içi yanık bir dostudur, hayatın gürültüsü arasında insani değerlere bağlı şekilde insan topluluğuna ve insanın alınyazısına vefalı kalmıştır. Ben uzun müddet kendi ruhumda bu durumun tabii olarak kalması için provalar yaptım. Bu yolla çevremde bulunan sınırlı ve seviyesiz sert duvarları yıkabileceğimi, bu tünelden o yeraltı tüneline sürünerek gitme düşüncesinden kurtulup, yüksek bir balkona çıkarak dünyayı görebileceğimi sanıyordum.
İyilik, doğuya veya batıya yönelmenizde değildir, iyilik, Allah'a ve ahiret gününe inanan...
Çok özür dilerim, minbere çıkışım hedefînin dışına taştı galiba! Ama kardeşim sen de benim için minbere çıkmış, "böyle olmasın, kendini mutlu hisset!" şeklinde nasihatlarda bulunmuştun. Ne mutluluk? Keşke buraya gelip özgürlüğün manasını tatmamış ve onu sadece kitaplarda okumuş olsaydım. Şairin dediği gibi, seher vaktinde rüzgarın nefesiyle kanat çırpan kuş, meyhanenin kokuşmuş köşelerinde yaşayan bir kediyle aynı bakışı paylaşarak dünyaya bakmaz.
Meşhed'de geçmişin çoban sofrası bize yetiyordu, onları ilim adına çiğnemeden yutar ve lezzet alırdım.
Sahi sigaralarla aran nasıl? Uzun müddettir uzaklığından dolayı inliyorum, buradaki sigaralara da yakınlık hissedemiyorum.
Mühendis ..... beye yazmış olduğum mektubun cevabının gelmeyişinden dolayı endişeliyim, ya cevap yazmadı veya mektup kayboldu! Burada bir kaç dostla bazen toplanıyor ve laklak ediyoruz. ..... beyin bana Amerika ve Avrupa'dan tanıttığı isimlerden resmi kesimden olanlarının bulunup bulunmadığım bilmiyorum! Bu doğrultuda bağımız sadece dostluk ve fikir birliğine dayanıyor. Çünkü bu ikisi, teşebbüsle farklı manalar ifade ediyor. Kitabın önsözü konusunda da, hazırlamaya fırsatımın olmadığını hatırlatayım. Hususen Fransızlar nazi, hain kabul ettiklerinden dolayı O'na çok düşmandırlar. Böyle olunca da özgeçmişini temin etmek çok zorlaşıyor. Uzun süredir derslerden geri kaldığımdan, dışarıdaki işlerle ilgilenmeye zaman bulamadım. Eğer basılmışsa, birkaç kitabı bana göndermeni bekliyorum, .....'den hiç bir haber alamadım. Çok özlemişim. Aziz Mehdi .....'mi öperim. Bir düzen kurmuş mu, yoksa hala ev bulma peşinde mi? Beylere, dostlara, hepsine selam gönderirim. Benim adıma hanımına selam söyle. Çocuklarını öper ve rahman Rabbimden saadet, başarı ve yeniden görüşme dilerim.
Allahaısmarladık
Ali
* Mektubun fotokopisinde birkaç satır düşmüş olduğu için, onların yerine nokta konulmuştur. Bu mektup Kazım Muttehidin’e yazılmıştır.