Menyu
Aziz Kardeşim Kazım
MEKTUPLARI

Aziz Kardeşim Kazım

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aziz Kardeşim Kazım*

 

Muhabbet ve sevgi dolu bakışına feda olayım.

Onlar hayatımın derinliklerinde aydınlık

O iki siyah göz, iki güzel gökyüzü

Ondaki aşk meleği, bulutlar gibi dalgalı.

Onlarda vefa aramak gerçi bir efsane

Ama gözlerimle gördüm, bakışlar gözlerinde vatan

İlahî güzelliğin nüzulunu gönül gözüyle gördüm

O da senin okşayıcı bakışlarına benziyor.

Bize senin hayalin ey dost, can yoldaşıdır.

Bize sana kavuşmak ey can, bedenin yoldaşıdır.

Ne kadar senin ve benim başımda anka tüyüyse de

Lakin senin zülfün, kanat kıran dostun zülfü gibi

Benim eski dostum, her an aklıma getir

İki dudak arasında, karpuz ağızdadır.

 

.....

.....

…..

 

Bu beden bir misafirhanedir ey genç,

Her sabah senin misafirin gelir ona,

Hayır yanlış söyledim, gelmek değil her an seninle be­raberdir

Yeni misafir; fikrin, sevincin ve gamın

Yeni ev sahibi ol ey dost

Kapatma kapıyı ve kapıyı açık tut bekle

Her ne gelirse onun gayb dünyasından

Senin gönlünde misafirdir, ona hoşça davran

Her zaman fikir aziz bir misafir gibi

Göğse aziz bir can gibi gelir.

Düşünceyi ey can, şahıs gibi bil

Çünkü şahsın, kudretin düşüncesinden gelir.

Düşünce sevincin yollarını açar.

Hem de sevince varan hazırlığı yapar.

Girer evlere, hızlıca girer yalnız başına

Çıkıncaya kadar sevinç hayırlar doğurur

Gönlüm dalındaki sararmış yaprakları sıkar

Dönünceye kadar yaprak dalında yeşerir

Gamları, çürümüş dalları kökten söker

Dalları tamamen örtülü göstermek için.

Gam gönülden ne kadar dökülür veya giderse

Bunun yerine hak daha iyi nüfuz eder

Hususen bunun inanca dönüşmesi lazım

Ki bendeki gam, tamamen imana dönüştü

Bulut ve yıldırımlar yağmur getirmezlerse

Çabuk yanar doğunun tebessümleri

İyilikle kötülük bazen gönlüne misafir olur

Yıldızlar gibi ev ev dolaşıyorlar

O senin yıldızının rehinesi oldukça

Sen de seher yıldızının doğuşu gibi tatlı ol

Ta ki o da bizimle birleşinceye kadar

Senden gönül sultanına, şükürler etsin.

Eyyüb yedi sene Allah'ın misafiriyle

Bela içinde sabır ve razılıkla mutluydu

Ta ki zor belalar yüz çevirinceye kadar

Yüzlerce şükürle hak söylerdi

Bana sevgiden başka sevgi nerededir.

Eyyüb'ün yüzü bir an bile ekşimedi.

Allah'ın hükmüne bağlılık ve utancından

Aslan kesildi ve emirlere cevabı evetdi

Düşünce göğüste yenilenerek doğar

Sevinme, sevinç ondadır sen yüzünü dön

Bulut görünüşte ne kadar ekşi yüzlüyse de

Mutluluk getiricidir, bulut ve onun yankısı

Gam düşüncesini bulut gibi bilmiş ol

Kendi ekşiliğini, yüzünden azaltmayı bil

O cevher nasıl olsa onun elindedir

Onun senden razı olmasına gayret et

Cevher ve zengin yokluğu alma

Kendi tatlı adetini çoğaltmaya çalış

Başka yerde adetinin faydası var

Aniden bir gün hacetini yerine getirir

İki kere ikinin dört ettiğini okuma ey genç

Onun hesabı yıldızlarladır, Kur'an sahibi

Sen ayrıntıdır deme onu asil gör

Ta ki giderek asıl maksadına ulaşasın

Eğer sen onu zararlı ve ayrıntı görürsen

Senin gözlerin temelde bekliyor olacak

Zehir geldi, haşhaş beklemekte

Devamlı ölümle olmak, bil ki yöntemdir

Asıl kabul et, yanında tut onu

Yine de devamlı yol ölümü beklemektir.

 

Meclislerde onca meşgalesi bulunan senin gibi biri için, kinaye dolu bunca sözü okumaya mecal bulunmaya­bilir, ama hasta biri bir başkasını dinlerken inlemez. Faz­laca ısrar etmiyorum, hayır tam tersine ısrarla söylüyo­rum, rica ediyorum. Otobüste, masanın gerisinde, kuy­ruklarda, hamam kabininin boşalması için sıra beklerken ve buna benzer kaybolmaya mahkum olan zamanlarında onu okuma. Çünkü Mevlana'nın söylediklerinin zihninde yer etmemesinden korkuyorum. Böyle olursa üzerinde durmayabilirsin. Oysa bu, seni her türlü gamdan koruya­cak bir aşı gibidir ve bu, muhtaç olan kalbin için kesinlik­le zaruridir.

 

Keşke İran'da olsaydım ve gecelerim Mesnevî ile geç­seydi. Ne yazık ki oradayken bile senden uzaktım, yüzlerimiz birbirinden uzak. Tanıştığımız dönemler, içsel olarak çok derin ise de, dış görünüş birkaç görüşmeden baş­ka bir şey değildi. Farsça bilenlerin, Mesnevi gibi bir ki­tap varken alın yazılarına üzülmelerine, hayatın acı ve zorluk, dert, gam ve bunun benzerlerinden korkmalarına şaşıyorum.

 

Ne söylemek istedim? Hiç. Burada konuşmaktan mak­sat bir mevzuyu anlatmak değildir, maksad bizzat konuş­maktır. İhtiyacın olmadığını hissettiğim kimselerin yanında; hem de insanın kendisini gizlemesi ve diğer gös­termelik hallere tahammül ederek. Her ne kadar insan dışı ve içiyle kendisini ortaya koysa ve kendisini olduğu gibi gösterse de, yine bir çok kişinin yanında kendi dü­şünce, sevgi ve hedefini güven içerisinde anlatamaz. Bun­dan dolayı herkes önünde kendimizi bir miktar gizlemeye zahmet çekerek katlanırız ve bu, toplumda yaşamanın önemli bir şartıdır. İnsanın kendisini gizleme zahmetine katlanması. Hususen, edebiyat çevrelerinin de tabiriyle, tipik biri olmayan benim gibileri için. Yani karakter ve özellikler açısından belirgin ve müşahhas bir tipe sahip değilim. Ben ülkeler arasına çekilen sınırlara inanmadı­ğım gibi, insanlar arasına çekilen sınırlara da inanmıyo­rum. Millet benim görüşümde, müşterek dertlere sahip halk topluluklarından ibarettir. İnandığım tip şekli de, ahlaki ve insani yönden -bir özel din mensubu olup olmamalarından ayrı olarak- mükemmel seviyede olmaktır. Buna göre sadece iki millet mevcuttur: Biri, müşterek dertlere sahip olanlar ve diğeri, uyanık olanlar. Ayrıca iki tip mevcuttur. Biri insanlık, irfanî ihsan ve ahlakî sınır­lar içerisinde yaşayan; diğeri de, bu sınırların dışında bu­lunan. Bu yüzden, bugün, Peygamber'in sahabesi Ebuzer-i Gıfarî'ye inancım olduğu ve O'nun hayat tablolarından lezzet aldığım kadar, bu sınırlar içerisinde sanat ve ko­mediyle kendisini ortaya koyan Charlie Chaplin'e de sev­gi beslemekteyim. O da beşerin içi yanık bir dostudur, ha­yatın gürültüsü arasında insani değerlere bağlı şekilde insan topluluğuna ve insanın alınyazısına vefalı kalmış­tır. Ben uzun müddet kendi ruhumda bu durumun tabii olarak kalması için provalar yaptım. Bu yolla çevremde bulunan sınırlı ve seviyesiz sert duvarları yıkabileceğimi, bu tünelden o yeraltı tüneline sürünerek gitme düşüncesinden kurtulup, yüksek bir balkona çıkarak dünyayı görebileceğimi sanıyordum.

 

İyilik, doğuya veya batıya yönelmenizde değildir, iyi­lik, Allah'a ve ahiret gününe inanan...

 

Çok özür dilerim, minbere çıkışım hedefînin dışına taştı galiba! Ama kardeşim sen de benim için minbere çıkmış, "böyle olmasın, kendini mutlu hisset!" şeklinde nasihatlarda bulunmuştun. Ne mutluluk? Keşke buraya gelip özgürlüğün manasını tatmamış ve onu sadece kitap­larda okumuş olsaydım. Şairin dediği gibi, seher vaktinde rüzgarın nefesiyle kanat çırpan kuş, meyhanenin kokuşmuş köşelerinde yaşayan bir kediyle aynı bakışı paylaşarak dünyaya bakmaz.

 

Meşhed'de geçmişin çoban sofrası bize yetiyordu, onla­rı ilim adına çiğnemeden yutar ve lezzet alırdım.

 

Sahi sigaralarla aran nasıl? Uzun müddettir uzaklığından dolayı inliyorum, buradaki sigaralara da yakınlık hissedemiyorum.

 

Mühendis ..... beye yazmış olduğum mektubun cevabının gelmeyişinden dolayı endişeliyim, ya cevap yazmadı veya mektup kayboldu! Burada bir kaç dostla bazen top­lanıyor ve laklak ediyoruz. ..... beyin bana Amerika ve Av­rupa'dan tanıttığı isimlerden resmi kesimden olanlarının bulunup bulunmadığım bilmiyorum! Bu doğrultuda bağı­mız sadece dostluk ve fikir birliğine dayanıyor. Çünkü bu ikisi, teşebbüsle farklı manalar ifade ediyor. Kitabın ön­sözü konusunda da, hazırlamaya fırsatımın olmadığını hatırlatayım. Hususen Fransızlar nazi, hain kabul ettiklerinden dolayı O'na çok düşmandırlar. Böyle olunca da özgeçmişini temin etmek çok zorlaşıyor. Uzun süredir derslerden geri kaldığımdan, dışarıdaki işlerle ilgilenmeye zaman bulamadım. Eğer basılmışsa, birkaç kitabı bana göndermeni bekliyorum, .....'den hiç bir haber alamadım. Çok özlemişim. Aziz Mehdi .....'mi öperim. Bir düzen kurmuş mu, yoksa hala ev bulma peşinde mi? Beylere, dostlara, hepsine selam gönderirim. Benim adıma hanımına selam söyle. Çocuklarını öper ve rahman Rabbimden saadet, başarı ve yeniden görüşme dilerim.

Allahaısmarladık

 

Ali



* Mektubun fotokopisinde birkaç satır düşmüş olduğu için, onların yerine nokta konulmuştur. Bu mektup Kazım Muttehidin’e yazılmıştır.