Menyu
Yabancılaşmanın Yeni Maskesi
HAKKINDA YAZILAN MAKALELER [TÜRKÇE]

Yabancılaşmanın Yeni Maskesi "Postmodemizm" ve Şeriati'yi Hatırlamak/ Bülent Şahin ERDEĞER

 

Şeriati yaşadığı dönemde modernizmin kendisini bir "normallik" olarak dayatması ve bunu güç yoluyla tüm dünyada uygulaması karşısında "kötü ve deli" olarak yaftalanmış bir "öteki"yi yani tek hakikat iddiasındaki İslam'ı kanıtlamaya çalışan haykıran bir ses konumundadır.

Bilindiği üzere modernizm, doğuşundan günümüze kadar ardında bıraktığı sabıkalı geçmişi ile insanlığa dayattığı değerlerin çıkmaza girmesinden sonra dünya üzerindeki egemenliğini kaybetmemek ve hakimiyetini yeni zamanlarda yeni alanlara taşımak için postmodernizmi örgütlemektedir.

Postmodernizmin çeşitli tanımlamaları olmakla beraber, modernizm sonrası alternatif muhalif söylemleri de sistem içine çeken "oluşum durumundaki, sürekli ve yeni bir modernizm"dir Lyotard'a göre.

Postmoderniteye öykünen eğilimlerin aksine postmodernizmin "geç kapitalizmin kültürel mantığı" olarak yorumlanması,(1) post modernizmin kapitalizmin yeni bir evresi içinde yer alan kültürel bir mantık (2) olarak tanımlanması, toparlanmış, eksik yönlerini onarmış, modern sömürünün yeni bir şekli olarak karşımıza çıkmakta olduğunu göstermektedir.

Şeriati'nin takip ettiği uyanış ve ıslah çizgisinin; şimdi de belirsiz, kaygan bir zeminde hakikatin olmadığını belirten ve moderniteye direnmiş hakikat savunularını çözmeye çalışan postmodernizme karşı, Şeriati'nin modernite karşısındaki "tek kurtuluş yolu ve tek hakikat" olan İslam'ı alternatif olarak sunuşunu yinelemesi gerekmektedir.

Postmodernistlere göre,  "İçinde yaşadığımız çağda sosyal hayatı oluşturmak için birbirlerine rakip üç yaklaşım vardır:

1- Dini köktencilik (Dinî fundemantalizm, İslam)

2- Görecelik (Postmodernizm)

3- Akılcı köktencilik (Rasyonel fundamentalizm, Modernite)" (3)

Ancak kapitalist egemen sömürge sistemi için tek aykırılık olarak, dini köktenciliğin temsilcisi olmakla vasfedilen İslam görülmektedir. Postmodernizm sadece, moderniteyi temsil eden küresel kapitalizme zihin bekçiliği yapıp . muhalif değerleri tahfif etmeye çalışmaktadır. Artık Avrupa merkezci anti-emperyalist düşünürlerin de (4) belirtmek zorunda kaldıkları Batı-Doğu (Kapitatizm-Marksizm) soğuk savaşı sonrası, Kuzey-Güney (Kapitalizm-İslam) kutuplaşması boy göstermiştir. Bu kutuplaşmanın ilk belirtileri Glastnost politikalarının arifesinde boy gösteren İran İslam Devrimi (1979) ile ortaya çıkmıştır. "Ne Doğu ne Batı, tek yol İslam devrimi" gibi bir söylemin güncelleşmesi Batı'nın üretim ilişkilerinden doğan sömürüsünden ziyade bizzat "insan" anlayışından doğan sömürüye dikkat çekmesi, İslam'ın Türkiye, Cezayir, Sudan-Filistin gibi birçok coğrafyada anti emperyalizmin dili haline gelmesi 1979 devriminin başlıca ideologu Ali Şeriati'yi anlama gereksinimini daha da önemli kılmaktadır.

Gittikçe artan müslüman toplumlar kendi kişisel kimliğini ve kendi toplumunun kaderini, İslami miras olarak algıladığı şeyden çıkanları bir dile atıfta bulunarak anlatmaya başlamışlardır.(5) Bu olgu, Ali Şeriati'nin modernizme karşı ortaya koyduğu "bağımsız İslami kimlik"in dünyanın % 90'ını teşkil eden kendi benliğine yabancılaştırılmış ezilen insana, tek umut olarak gözüktüğünü ortaya koymaktadır. Bugün Şeriati'nin misyonu, modernizm sonrası postmodern söyleme karşı evrensel vahyi ilkeler temelinde yeniden üretilmeye ve inşa edilmeye başlanan sosyal bir anlayış ve tavır tutarlılığı gerektirmektedir. Bu gereklilik "öze dönüş"ün de bir sonucudur.

Afgani, Kutub, Mevdudi ve Şeriati...

Gerek C. Afgani'de gerek Seyyid Kutub ve Mevdudi'de olsun, oluşturulan "İlkeli İslami duruş" Şeriati'nin çabaları ile daha da ileriye taşınmıştır. Afgani'de vurgulanan Yenilenme ve direniş çabası Kutub'un geliştirdiği Kur'an'ın Siyasal okunuşu ve Mevdudi'de kendini gösteren Kur'an'ın 4 temel teriminin siyasal ve teolojik izahı elbette önemli açılımlardır. Lakin Kutub ve Şeriati, Mevdudi'den farklı olarak İslam'ın sosyal adaletçi ve eşitlikçi ekonomi politiğine de vurgu yaparak önemli bir söylem eksikliğini tamamlamışlardır.   

 Dünün Sir Seyyid Ahmed Han'larının İslam modernizmi yerine bugünün İslam post-modernizmide gelenekçi muhafazakar İslamcı çevreleri etkileyebilmekte, İslam postmodernizmi İslam'ın egemen hegemonyaya karşı olan konumunu ortadan kaldırmaya yönelik bir afyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Şeriati'yi yeniden üretmek için yapılacak çalışma öncelikle hakikatin değişmezliği ve bunun yansıması olan vahyin sosyal ve kişisel alanda gündemleştirilmesi ve hayata geçirilmesi ile mümkün kılınacaktır. Göreceliliğe zemin sağlayabilecek İslam tarihi boyunca oluşturulan bilgi geleneği (Fıkıh, Hadis, Felsefe birikimi)-yeniden kritik edilmeli, müslüman kavram evreninin "belirleyeni" Kur'ân'a yaklaşımın ana ilkeleri ortaya konmalıdır. Şeriati'nin deyimi ile yarının tarihini yazmak için tarihi sorgulamak gereklidir. Ve ashab-ı kehf olan tevhidi dünya görüşü böylelikle uyanacaktır. (6)

Karşıtlarının İslam'ın fikirsel ve harekete geçirici gücünün farkında olduğu bu yeni dönemde müslüman şahsiyetin kendi gücünün farkına varması ve bu gücü kaybetmemek için kesintisiz bir "özeleştiri geleneği"ni de oluşturması kaçınılmazdır. Postmodern söylemin ısrarla vurguladığı diğer bir husus da dinin kültürel, folklorik bir öğe olduğudur. Postmodernist yaklaşım sonuç itibariyle Tanrı'nın (dolayısıyla mutlak hakikatin) asla var olmadığını yalnızca sanallık yolu ile, put suretleri ile insanın kendi yarattığı bir varlık olduğu iddiasındadır.(7) Din, ideoloji (bir dünya görüşü, hayat tasarımı) olarak kabul edildiği müddetçe uluslararası ilişkilerde bir öneme sahip olmakta, dinin ideolojik boyutu olmaması' halinde diğer insanlara dünya gidişiyle ilgili' tebliğ yapılmasına gerek kalmamaktadır. (8) Bu yüzden Hristiyanlık ve İslam gibi evrensellik iddiasındaki dinler "tebliğ"i önemserlerken, puta tapıcı kabile dinleri göreceli ve etkisiz kalmışlardır. Çok tanrılı dinlerde herkesin putu (yani hakikati) kendine olduğu için yayılma ve çatışma söz konusu değildir. Ne zaman tek bir hakikat savunulmaya başlanırsa çatışma başlamaktadır. Hz. Muhammed'in her kabilenin hatta ailenin özel putunun bulunduğu bir ortamda Tevhid inancın yüzünden baskıya maruz kalmasının mantığında bu neden yatmaktadır.

Postmodernizm de modern çağların yeni bir Ukaz panayırı olması için çaba harcamakta, insanı modern akli tutuculuktan belirsizliğe savurmaktadır. Dolayısıyla postmodern toplumsallık da çok kültürlü birbirinden çok farklı bir çok kabilenin var olması olarak tanımlanabilir.(9) Modernizm sonrası insanlara 'yeni' ve 'çözüm' olarak sunulan postmodernizm oldukça eski ve bunalım doğuran bir düşüncedir.(10) İşte böyle muğlak ve sonuçsuz bir yaklaşım Batı'yı Nihilizm'e sürüklemekte(11), boşluk ve anlamsızlık ya da İslami literatürdeki karşılığı ile dalalet ve cahiliyyenin yeniden kurulması, milenyumun son ukaz panayırında şairlerin, sihirbazların, medyatik gölgesinde ezilen yığınlara insanlığı hatırlatacak 'tevhid'in de yeniden gündemleştirilmesi sorumluluğunu daha da ağırlaştırmaktadır.

Şeriati'nin "Gidenler Huseyn gibi gitmelidir, kalanlar Zeyneb gibi kalmalıdır!" sözünü şehadetiyle yaşamlaştırması cümlesinin diğer yarısının Zeyneb gibi kalmanın sorumluluğunu da yüklemektedir bizlere. Ve söylenecek daha çok şeyin, yapılacak daha çok İşin olduğunu öğreterek bizlere, Hüseyincesine yürüdü Rabbine...

Göller bölgesinde bir ada olmanın ve yalnız bırakılmanın acısıyla...

Notlar:

 1- Jameson, Frederich; "Postmodernizm ya da Geç Kapitalizmin Mantığı"; Y.K.Y. yay.; İst. 1993.

2- Kellner, Douglas; "Toplumsal Teori Olarak Postmodernizm: Bazı Meydan Okumalar ve Sorunlar"; Modernite Versus Postmodernite (Der: M. Küçük) Vadi yay.; Ank. 1993; s. 228.

3- Gellner, Ernest; "Postmodernizm Akıl ve Din"; Bilgi ve Hikmet Dergisi; Sayı: 4; Güz 1993; s. 83.

4- Samir Amin, Fikret Başkaya vb.

5- Sayyid, S.; "Fundemantalizm Korkusu"; Vadi yay.; Ank. 2000; s. 17.

6- Bkz. Şeriati, Ali; "Yarının Tarihine Bakış"; Birleşik yay.; İst. 1997.

7- Baudrillard, Jean; "Simulakrlar ve Simülasyon"; Çev. Oğuz Adanır; Dokuz Eylül yay.; İzmir 1998; s. 15.

8- Demirci, Kürşat; "Dinlerin Dejenerasyonu"; İnsan yay.; İst. 1996; s. 73.

9- Wagner, W.; "Çizgilerle Post Modernizm"; Z. Serdar ve P. Curry'in katkılarıyla Çev. Doğan Şahiner; Milliyet yay.; İst. 1996; s. 206.

10- Eco, Umberto; "Yorum Aşırı Yorum"; Can Yay.; İstanbul 1996; s. 16.

11- Bkz. Baudlliard; "Simulakrlar ve Simülasyon"; Dokuzeylül yay.; İzmir. s. 187.