ALİ ŞERİATİ

Ali Şeriati Hüseyniye-i İrşad

Kull. Adı    

:

Şifre 

:  
     

Yeni Üye - Şifremi Unuttum

Modernizm’le Hesaplaşma Çabasında Bir Aydın: Ali Şeriati Portresi / Aydın HIZ
Kendisi Olmayan İnsan
Dünya Görüşü ve İdeoloji
Şia
İran ve İslam
Tüm medyalar için tıklayınız...
Tefsir Dersi

Sesli ve Görüntülü Medya

Ali Şeriati Belgeseli
Belgesel

Tüm Arşivler İçin Tıklayınız...

HACC
Ne Okumalı? -Dört Aşamalı Alternatif Bir Okuma Programı- / Ali BULAÇ
Aşk ve Sevgi... / Dr. Ali ŞERİATİ
Bir Kez Daha Ebu Zer
Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ

İSLAM BİLİM DERSLERİ BAŞLIYOR

TARİH :19-03-2009

23.03.2009 tarihinden itibaren İslam Bilim dersleri başlıyor

Dr. Ali Şeriati'nin İslam-Bilim adlı konferanslarından oluşan eserini dersler halinde yayına hazırladık. Site üyelerimiz ve ziyaretçiler burada yayınlanacak dersleri takip edebileceklerdir. Pazartesi ve Perşembe günleri yayınlanacak olan dersleri muntazam takip edip tartışan takipçiler muayyen bir vaktin sonunda bu önemli dersleri bitirmiş olacaklardır.

Derslerin bitiminde takipçiler tarih bilinci, tarih felsefesi, toplumsal tevhid ve toplumsal şirk, ideal insan, toplumbilim, tevhidi dünya görüşü, altyapı ve üstyapı, ideoloji olarak İslam, varoluşçuluk, materyalizm, alinasyon, Marksizm gibi birçok önemli konu hakkında önemli bilgiler edinmiş olacaklardır. Hem derslerin takibi hem de dersler üzerine yapılacak tartışmalarla Doktor'un öğrencileri olarak O'nun fikirlerini tanımış, tartışmış ve belki ümidimiz odur ki ilerilere taşımız olacağız
hgs bakiye yükleme
trafik cezas? ödeme
kredi kart? borç sorgulama
kredi kart? borç sorgulama
yap?kredi kredi kart? borç sorgulama
tl yükleme
hgs yükleme


detay
Tüm haberler

.....................................................

ÜYE OLUN

TARİH :17-03-2006

Siteye üye olun yeniliklerden hemen haberiniz olsun.
hgs bakiye yükleme
trafik cezas? ödeme
kredi kart? borç sorgulama
kredi kart? borç sorgulama
yap?kredi kredi kart? borç sorgulama
tl yükleme


detay
Tüm haberler

.....................................................

TARİH : -- tarihinde tarafından gönderildi...
WEB :
Ülke :
Şehir :



.: Yazarlar :.
Cihan Aktaş Yakın Yabancı İran'ı anlattı/ Asım ÖZ

Asım Öz Cihan Aktaş’la İran’ın tarihsel ve kültürel kimliğini; köklerini, gelişimini, etkileşimlerini ve 1979′dan günümüze geçirdiği büyük serüveni konuştu

Önce kitabınızın hikayesinden, özellikle de adından başlayalım istiyorum: Niçin Yakın Yabancı!

İlk kez 1985 yılında gittim İran’a. Son on yıldır yılın önemli bir kısmını İran’da geçiriyorum. Böyle gidip gelirken her iki ülke arasındaki ilişkiler üzerine düşünüyorum elbet. Her ne kadar büyük yakınlıklara sahip olunsa da özellikle İran’ın Türkiye’de hâlâ yeteri kadar tanınmadığını görüyorum. Sanılır ki İran’da kadınlar erkekegemen bir kültürün baskısı altındadırlar. Ya da İranlıların Kızım Olmadan Asla filminde gösterildiği gibi kaba saba, medeniyetten nasibini almamış insanlar olduğu düşünülür. Yakınlığı oranında Türkiye halkı tarafından tanınan, bilinen bir ülke değil İran. Son yıllarda bu konuda daha farklı bir yaklaşıma sahip medya. İran halkı bütün zenginliği ve çeşitliliğiyle, farklı renkleriyle görünüyor. Medyanın kullandığı ifadeler, gazete manşetleri, İran’la ilgili bir imaj etrafında dönüp durdu uzun zaman. Bunun somut göstergesi, İran’a gelen arkadaşlarımın ya da Tahran’da beni bulan gazetecilerin izlenimleridir. Ne kadar şaşırdıklarını, yanıldıklarını anlatırlar genellikle. İnsanların nezaketinden, erkeklerin kadınlara yaklaşımından, kadınların özgüveninden, kültür ve sanat etkinliklerinin canlılığından ve özgünlüğünden etkilendiklerini ifade ederler.

Medyadaki ideolojik, çarpık, “ötekileştirilmiş” İran tasavvurunun nasıl bir zihniyetin ürünü!

Bir “çirkin, iğrenç öteki” arayan zihniyetin ürünü sanırım. Türkiye’de son dönemde hemen her tartışma Ergenekon’a bağlanıyor, İran’a ilişkin tasavvurlarda da Ergenekon klişeleri bir ölçüye kadar bulunabilir.. İslam Devrimi geçirmiş bir İran’a mesafe koyma çabası içindeki laikçi ulusalcıların çirkin ötekisi olarak oluşturdukları bir imaj var, devrimi izleyen yirmi yıl boyunca. Sonra AB kriterleri bağlamında AKP’nin yoğun faaliyetleri başladı ve laikçi ulusalcılar stratejilerini değiştirdiler. Bu söylediğim, sıcak gündemle bağlantılı tek bir açıklama elbet. Medyadaki İran imajıyla ilgili farklı açıklamalardan da söz etmek mümkün. Bunlardan biri Batı medyasını kaynak olarak kullanma kolaylığı.

İki yüz yıldır Doğu/İslam geçmişinden kopma çabası içinde kemikleşmiş, kenetlenmiş bir eliti var Türkiye’nin. İran Türkiye’nin uygarlık bağlamında geride bırakmaya çalıştığı dünyayı temsil ediyor. Elbette İran da İslam devrimi’nden önce hızlı ve sarsıcı bir modernizasyon süreci yaşadı ve devrimin büyük ölçüde bu modernizasyon sürecinin oluşturduğu büyük bir reddiye olarak okunması da mümkün. “Modern olalım, ama şekiller seviyesinde değil’dir, İslam Devrimi’nin bir anlamı.

Kitabınızda geçen ifadelerden biri de reform. İran’da reformist olmak neye tekabül ediyor!

İran’da reformist olmak, devrim sürecinin gerektirdiği yapılanmaları gerçekleştirme amacına tekabül ediyor. Bu anlamda reformistler ’solcu’, muhafazakarlar ise ’sağcı’ olarak adlandırılıyor ve her iki grup da kendi içinde farklı renkler taşıyor. Reformist kesimde savaş cephelerinde bulunmuş Haşim Agaceri gibi gazi aydınlar yanında, Daryuş Şayegan gibi bir liberal, Abbas Kiyarüstemi gibi bir sinemacı da var. Reformist kesim, devrimden sonra savaş koşullarının da etkisiyle bir bizden olan-olmayan ayrımının oluştuğu ülke ortamında bütün vatandaşların hukuki eşitliğini savunduğu için, devrime mesafeli kişilik ve kesimlerin de bu harekete destek verdiğini belirtmeliyim.

Reformistlere göre İran Devrimi, savaşın başlaması nedeniyle sahip olduğu hedefleri açma fırsatı bulamamıştır. 1990′dan itibaren entelektüel ve siyasal alanda kendini hissettiren reformist söylem, savaşın şartlarıyla bütünleşen devrimin şiarlarını ve amaçlarını açma amacına dönük olarak gelişti.

Kitabınızda üzerinde durduğunuz isimlerden biri de Suruş. Kendisi, 1980′li yılların başında kültürel alanın İslami kimlikle donatılmasında aktif rol oynamış bir kişidir. Daha sonraları da, dinin tarihsel gerçekliği ve öznenin bu tarihsellikteki yeri ile ilgili olarak farklı geliştirmiştir. Suruş, aynı zamanda Rehberin karşısında yer aldığını açıkça ilan eden, Kum’da ev hapsinde tutulmasına karşın ülkenin en itibarlı din adamlarından Ayetullah Montazeri’ye de yakın bir konumda olduğu ifade ediliyor. Vahiy konusunda da farklı düşünceleri olan Suruş nasıl bir düşünsel ve siyasal konumlanışa sahip!

Suruş, “sol” olarak değerlendirilen aydın zümre için önemli bir isim olmakla birlikte solcu bir aydın değildir. Bu da İran’da kullanılan siyasal terminolojinin özelliğiyle ilgili bir tezahür. Basın ve yayın özgürlüğünü istemek, bütün vatandaşların siyasal temsil ve katılım bağlamında eşit haklara savunmasını talep etmek, kadınlara yönelik ayrımcı yaklaşımların giderilmesini savunmak gibi gündem başlıklarıyla sol, İran özelinde daha fazla özgürlük ve katılım talep eden siyasal çizgilerin ortak adı olarak görünüyor.

Suruş’un savaş koşullarında yeni bir muhteva kazanan ve dış düşman tehditi üzerinden şekillenmeyi sürdüren söylemler karşısında Popper’ci fikirleriyle temayüz ettiğini söyleyebiliriz. Her yazarın, her düşünürün çalışmaları, kendi zemininin ve döneminin renklerini ve seslerini taşır. Suruş’un çalışmalarında da ülkesi içindeki faaliyetlerinin kısıtlanmasının getirdiği bir tepkiselliği, tabu kırıcı tavrı okumak olası.

Tabii bir de şu var: Kendileri ilk dönem İslam devrimi içinde yer alan isimlerin Suruş, Mahbelbaf gibi devrime dönük eleştirileri hangi noktalarda odaklanıyor! Suruş’un Şeriati eleştirileri bir yandan da kendi geçmişi ile hesaplaşması olarak okunabilir mi!

Suruş Mutaharri ile Şeriati arasında bir yerde duruyor, dindar bir aydın olarak. Elbette dini aydın denilince de İran’da Şeriati akla gelirdi, Suruş ilk kitaplarını yayınlamaya başladığında. Dolayısıyla Suruş için bir Şeriati fenomenini soğukkanlı bir çözümlemeyle aşma çabasından söz etmek yanlış değildir. Kimi düşünce ve yorumların özde aynı olsalar da kimi dönemlerde farklı suretlerde görünebileceklerini bilebilecek bir aydın Suruş. Ama elbette geriye doğru her okuma bir hesaplaşmayı da içinde barındırır, yeteri kadar yürekli olunabiliniyorsa.

Mahmelbaf ve Suruş gibi aydınların eleştirilerinin devrime dönük olduğunu sanmıyorum. Bu konuda bir algı karmaşası yaşanır genelde. Her iki kişiliğin de temelde İslam devrimini hala desteklediğini sanıyorum. Sanki Ahmedinejat devrimci de Hatemi değil mi! Haziran’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi için reformist kesimden adaylığını koymaya ikna edilen Mir Hüseyin Musavi değil mi! Tersine, Ayetullah Humeyni yıllarca Mir Hüseyin Musavi’yi ‘taş kafalılar’ diye isimlendirdiği temelci muhafazakar kesimlere karşı savundu. Onlar, devrimin “egemenlikçi” diye isimlendirdikleri bir kesimce manipule idilmesi tehlikesine yöneltiyorlar eleştirilerini. Bu arada hep doğru şeyler mi söylüyorlar! Elbette hayır. Çünkü susmuyorlar ve düşünüyorlar. Taklit etmiyor, fikir, siyaset ve sanat üretiyorlar.

Suruş’un İslamcılığa dönük eleştirileri ile hemen hemen eşzamanlı gelişen İslamcılık eleştirileri arasında ilişki kurulabilir mi!

Suruş’un eleştirileri, yukarıda da değindim, iki boyut taşıyor. Bir yanıyla siyasal mekanizmayı özgürlükleri kısıtladığı için eleştiriyor. Diğer taraftan, medrese eğitiminin kendini yenilemesi yönünde büyük bir eleştirisi var. Bu eleştirilerin kimilerini zaman zaman İranlı din adamlarının da dile getirdiği oluyor.

Fukuyama Tarihin Sonu ve Son İnsan’da liberal kapitalist demokrasinin en sonunda ideolojik rakiplerinin hepsini yenilgiye uğratmayı başardığını ve Sovyetler Birliği’nin çöküşü, Berlin Duvarı’nın yıkılışı ve Doğu Avrupa Bloğu’nun dağılması ertesinde “liberal Batı demokrasisinin” diğer siyasi seçeneklerin tümüne üstün geldiğini savunmaktadır. Bunun neticesinde de, çekişen fikirlerin ideolojik muharebe alanı olarak “tarih” en nihayetinde son bulmuştur. Fukuyama’nın dediğine bakılırsa, bunu kendisine Hegel öğretmiştir. İranlı aydınların özellikle doksanlı yıllardan itibaren Fukuyama’nın tezini doğrularcasına liberal kavramlara yöneliyor olmasını nasıl açıklarsınız!

İranlı aydınların liberal kavramlara yönelmesinde, en azından bir kısmı için söylenebilir bu, ülkelerindeki kapalı ve bazı bakımlardan kısıtlayan atmosfer etkili oluyor kanımca. Hegel revaç buluyor, Heidegger aynı şekilde. Küçük mutluluklar ya da gündelik hayatın ayrıntıları yüceltiliyor. Belki bu devrimin ardından sekiz yıl süren savaş boyunca ülkelerinde hakim olan atmosferin savaşın ardından da sürdürülmesi yönündeki eğilimler karşısında bir tepki. Savaş olmasaydı, devrimciler şiarlarını daha doğru bir şekilde açma şansına sahip olacaktı. Oysa savaş nedeniyle devrimin başlangıcına özgü olan şiarlar ve kurallar bütün zamanlar için sabitleştirilmiş gibi oldu. Oysa sürekli devrim diye bir şey var. Bağlamları, olguları ayırt eden, genç kuşaklarla iletişim kurmayı başaran bir devrimcilik anlayışından söz ediyorum.

Azer Nefisi’nin Tahran’da Lolita Okumak kitabı Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’ne ve bu proje kapsamındaki emperyal emellere hizmet etmeye dönük bir amacı içinde barındırıyor. Kitabınızda bir toplantıda bu kitapla ilgili konuşan İranlı bir akademisyenin kitaba dönük eleştirileri de yer alıyor. Bu kitabın yazarı ve kitap hakkında siz ne düşünüyorsunuz! Bu kitap İran’da yayımlandı mı!

Hayır, İran’da yayımlanmadı. Bu kitabın, İranlı okuyucu için yazılmadığını düşünüyorum zaten. Oryantalist feminizm diye bir şey var, İranlı sosyolog Roksana Behramitaş’ın da söylediği gibi. Neden Nabakov’un başka bir kitabı değil de Lolita… Azer Nefisi de çok uç gibi duran iki olguyu yan yana getirerek dikkat çekmeye dönük bir kitap yayınlamaya çalışmış. Kitapta yer alan pek çok paragraf, abartılarla yüklü. Her ülkede benzerine rastlanacak olgular ya da hadiseleri İran’a ve devrimden sonraki atmosfere mal etmeye çalışmış Nefisi. Bilimsel olarak da edebiyat açısından da dayanıksız bir eser ortaya çıkıyor bu durumda.

Kahramanlıkla ilgili konulara da değiniyorsunuz kitabınızda. Şeriati Hz. Ali’nin efsaneleştirilerek Rüstemleştirilmesi sürecinden söz eder. İslam devriminin Pers mitolojisi noktasındaki eleştirel tutumunu kaybetmesi İran’daki devrimin idealleri ile ulus devlet arasında sıkışıp kalmasının da bir göstergesi gibi. Ne dersiniz!

Bunlar doğal süreçler sanırım. Bir devrimin gerçekleşmesi büyük reddiyelerle mümkün oluyor. Ya da devrim halet-i ruhiyesi, ideallerinin dışında her kültürel olguyu yok saymaya götürüyor. Fakat zaman içinde devrimin şiarları, hedefleri ile oluştuğu zemin arasında bir sentez çıkıyor ortaya. Bunun böyle olması da gerekir. Hiç bir toplum gökten zembille inmiyor çünkü. Yerel değerlerin tasfiyesi değil, tashihidir önemli olan.

90′lı yılların başında İran’da Farsça’nın geliştirilmesi ya da Farsça konuşan ülkelere yönelik bir yeni çaba gündeme gelmişti. Savaşın bittiği yıllar. Artık kültüre, alt yapı çalışmalarına bir yönelme var. İstanbul’da bir dergi ortamında bundan söz ettiğimde radikal arkadaşların şaşkınlıkla karşıladığını hatırlıyorum. İslam devrimi gerçekleştirmiş bir ülke de Farsça’nın gelişimiyle mi ilgilenir…

Son romanınız Seni Dinleyen Biri’nde de bu temaya ağırlık veriyorsunuz, devrimciliğin yıkıcılık ve tarihin inkarı olarak algılanışını. Bu yetersizlikten ileri gelen bir tepki hali midir!

Kuşkusuz yetersizlik de var ama tam tersi de doğru. Osmanlı gibi koca bir imparatorluğunun süreğinde yer alıyorsunuz, ama her taraftan size ulaşan metinler, söylemler, çağdaş dünya için yetersiz, eksik, kusurlu, problemli, donanımsız olduğunuzu haykırıyor. Ayrıca iki türlü tarihin varlığı da genç kuşaklar açısından kafa karıştırıcı gerçekten. Resmi tarihler her zaman zafer kazanmış olanların tarihidir. Bunu fark ettiğinizde, tarihin ve mevcut yazılı kaynakların gerçekliğini sorgulamaya başlıyorsunuz.

Romanın Zamanı başlıklı yazınızda Yaralı Bilinç yazarı Daryush Shayegan’ın romanından söz ederken İran’da kısa öykünün de geliştiğini ifade eden ifadeler var. İran edebiyatında özellikle kısa öykü ve öykü türünde izlediğiniz yazarlar var mı!

Açıkçası İran’la ilgili okumalarım daha ziyade gazeteler ve dergilere yoğunlaşıyor, daha fazlası için vakit bulamıyorum. Tanımaya çalıştığım yazarlar oldu. Hidayet, Samed Behrangi, Celal el-Ahmet, Furuğ ve Simin Danişver gibi yazarları zaten eskiden de okurdum. 80′lerden bu yana eser veren hikaye ve roman yazarları arasında bana yakın gelen iki hikaye yazarı, Münire Revanipor ve Şiva Erastui oldu. Revanipur’un deli-dolu esrik yazışı, Erastui’nin ise postmodern gizemi metalaştırmadan kullanma becerisi ilgimi çekti.

Şiirde önemli bulduğum bir isim, geçen sonbaharda vefat eden Tahire Saffarzade oldu.

Sinemaya değinmeksizin İran’ı anlamak mümkün değil. Sinemasal Göstergeler bölümünü okurken aklıma İranlı yönetmenlerin dünyaya mal olmuş yönetmenlerle ilişkilerinin nasıl olduğu geldi. Akira Kurosava, Ingmar Bergman, Elia Kazan vb. usta yönetmenlerle araları nasıl İranlı sinema yönetmenlerinin!

Şunu belirtmeliyim. Yakın Yabancı’daki Sinemasal Göstergeler bölümü, sınırlı bir içeriğe sahip. Bu alanda yazdığım ve yazmayı tasarladığım pek çok yazıyı, inşallah İranlı yönetmenlerle ilgili olarak hazırladığım kitapta değerlendireceğim.

Devrim sonrası sinemacılar kuşağı, dünya sinemalarını çok iyi tanıyor. Devlet bu konuda sinemacılara büyük destek verdi. Farabi kurumu bu alanda bir okul gibi çalıştı. Başta Mahmelbaf olmak üzere devrim sonrasının önemli yönetmenlerinin ilk eserlerinde dünya klasiklerinin, özellikle İtalyan yeni-gerçekçi sinemanın büyük etkisi var. Kiyarüstemi üzerinde Jean-Luc Godard’ın etkisi bilinir. Gerçi bu etki daha ziyade biçimseldir. Kiyarüstemi Godard’a göre iyimser bir bakış açısına sahiptir.

İranlı bazı sinemacılar Yılmaz Güney’in Yol filmine atıfta bulunurlar. İlk yapıtların ardından gelen eserlerde bu etkiler silikleşiyor gerçi.

Kitabınızda sinema kadar İran şiiri ve şairleri de yer alıyor. Nima Nuşiç, Furuğ başta olmak üzere hem modern İran şairlerine hem klasik Fars edebiyatı şairlerinden söz ediyorsunuz. İranlıların şiiri çok ciddiye aldığı söylenir. Amerikalılar için caz ne ise İranlılar için şiirin o olduğu söylenir. Ne dersiniz!

Sanırım doğruluk payı var bu tespitin. Belki alfabe sürekliliğin de etkisiyle İran halkının klasik kültürleriyle ilgisi bir hayli canlı. Hafız üzerine yazdığım yazılarda bunu ortaya koyan örneklere yer verdim. Solcu sanatçılar bile, Türkiye’de sol kesimin mesela divan edebiyatını reddettikleri, Osmanlı tarihini büyük bir genellemeyle tarihin çöp kutusuna atmaya yöneldikleri bir dönemde, Hafız okumaları yapmak için bir araya gelirlermiş. Güçlü İran şiirinin, şiire yönelen genç kuşağın özgün bir şiir kurmada en büyük engel olduğu söylenir. Belki de bu nedenle Ali Şeriati, Meşhed yıllarında elinde modernist şairlerin kitaplarıyla dolaşmıştır. Bu Şeriati’nin mesela Mevlana okumadığı anlamına da gelmez. Bakıyoruz Paris yıllarında Mevlana oluyor bir sığınağı.

Abbas Kiyarüstemi İranlı şair dostu Sohrab Sepehri’ye şükran duyduğunu ifade eder. Sinema ile İran şiiri arasında gerçekten çok belirleyici bir bağ var mı!

Kiyarüstemi özel bir yönetmen, şahsen tanışmış olmaktan onur duyacağım bir insan. Onu tanıdığımda, büyük sanatçıların aynı zamanda erdem sahibi kişilikler olduğuna bir kez daha inandım. O eserler, tabii diyaloglar,” Dostun Evi Nerede!” gibi bir film başka türlü ortaya çıkmazdı. Kiyarüstemi Hafız ve Sadi’nin kitaplarından derlemeler yapıyor, kendisi de şiir yazıyor ayrıca. Bu nedenle de onun sineması şiirden doğrudan beslenir. “Rüzgar bizi az kalsın götürüyordu”, ismini Furuğ’a borçlu bir filmdir. Şiir etkisini pek çok İranlı yönetmende izlemek olası. Bu da tabii, yapıcı bir etkileşim. Sonuçta İran büyük şairlerin ülkesi.

Önce bir hatırlatma yapmak istiyorum: Abbas Kiarüstemi 2005 İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisine 1979 devriminin idealizmini hatırlattığı için Ahmedinejad’a sempati duyduğunu ancak seçimlerde onun yarısı kadar bile sempati duymadığı Rafsancani’yi destekleyeceğini açıklamıştı. Şunu sormak istiyorum: İran’daki sanatçıların siyasetle ilişkileri nasıl!

Sanatçılar siyasetle ilgililer her zaman. Reformistlerin zaferinde sanatçıların Hatemi’ye verdiği desteğin rolü büyüktü, bunu Şark’ın Şiiri’nde anlattığımı hatırlıyorum. Genel olarak İran halkı siyasallaşmış bir halktır. Kendileri de bunu sıklıkla, biraz da yakınarak ifade ederler, biz çok siyasileştik diye. Bu, sanatçılar için de geçerli. Siyasallaşma, sanat eserinin siyasal söylem tarafından örtülmesi anlamına da gelmiyor elbet. Bu hassas ayrıntıyı çok iyi görüyor İranlı sanatçılar. Şimdi önümde duran bir gazetede yer alan Mecid Mecidi’yle ilgili bir haberin başlığını aktarayım size. Mecidi, kendisini hükümet için çalışan bir yönetmen olarak gösteren haberler karşısında çok hassas. Yenilerde (2008 Ekim ayı başlarında) bazı gazetelerde yer alan, Ahmedinejat bağlamında bir film yapacağına ilişkin haberleri şöyle tekzip ediyor: Ben Sayın Cumhurbaşkanı’nın halkçı kişiliğine saygı duyuyorum. Fakat, hükümetler gelip geçer, sanat eserleri kalır. Sanatçıların onuru, gelip geçici olan hükümetler için film yapmaktan çok daha yukarılarda olmalıdır.”

Mecidi devletin sinemacılara yaklaşımını ise şu sözlerle eleştiriyor bu haberde: “İki yıl kadar önce Rehber’i ziyaretimizde kendileri bize ülkenin gelişmesinin anahtarının sinemacıların elinde olduğunu söylemişti, fakat geçen şu iki yıl içinde bize bir deponun kilidi olsun verilmedi.”

Yeri gelmişken Mecidi’nin Abdülkerim Suruş’a yönelik eleştirilerini de aktarmak isterim. Suruş’un 2008 Mart ayı başlarında bir Hollanda radyosunda yayınlanan röportajı sırasında “Kur’an-ı Kerim’in Hazret-i Muhammed’in zihninin üst seviyede denilebilecek şiir misali bir ürünü olduğunu, Kur’an’ın oluşumunda Peygamber’in mihveri bir rolü bulunduğunu, dolayısıyla Kur’an’ın nazil olmadığı, beşer kelamı olduğunu” öne sürdüğü açıklamalarını, basına verdiği demeçlerle eleştirdi Mecidi. Suruş’un Kur’an’ın bir tür şiir gibi Peygamberin vücudunda oluştuğu anlamına gelebilecek açıklamalarını, İslam Peygamberine yapılmış “cahili” bir hakaret olarak yorumladı.

Siz de Ahmedinejad’la ilgili yazılar yazdınız. Ahmedinejad’ı Muhsin Mahbelbaf’ın en popüler filmlerinden biri olan Kutsanmışların Evliliği (1989) filminin baş kişisi Hacı ile, Cafer Penahi’nin Kan ve Altın (2003) filminin başkişisi olan Hüseyn arasında koşutluk kuran yaklaşımlara nasıl bakıyorsunuz!

Zorlama benzetmeler bunlar gibi geliyor bana. Hacı naif, içe dönük, mütevazı bir kişilik, Ahmedinejat ise popülist bir siyasetçi. Kan ve Altın’ın Hüseyin’i lümpen biri. Savaşta yaralanmış olması, ideolojik bir alt yapısı olduğu anlamına gelmiyor.

Devrimin otuzuncu yılında İran’da devrimin yönü hakkında nasıl bir öngörüde bulunursunuz!

İran devrimi başlangıçtaki şiarlarını bilge siyasetçilerinin icraatlarıyla açma çabasını sürdürdüğü takdirde, dünya halklarına ve insanlığa evrensel bildirimlerde bulunabileceği bir derinlik kazanmayı da sürdürecektir. Bunun olmazsa olmaz koşulu elbette yukarıda ifade ettiğim gibi reformist siyasetçi ve yazarların da hep gündemde tutmaya çalıştığı siyasal anlamda geniş katılım ve basın-yayın özgürlüğü gibi başlıklardır.

Söyleşi için teşekkür ederim.

Ben de teşekkür ederim.

Kaynak: Haksöz Haber

 


         -        

 


Bu Yazı 13388 defa okunmuştur
 

 Bu haber için toplam 201 yorum yapılmıştır...

veysel veli 12-06-2009, 11:57:59
her arkadaşın okumasını önariyorum.TEŞEKKÜRLER cihan hanım.
 
 

BU KATEGORİDEKİ DİĞER ESERLER

Mehmet Akif ve Düşündürdükleri / Şuayip MEKEÇ
Sol ve Liberal Muhayyile / Ali BULAÇ
Cüzzamlıyı İyileştirdiyse Zalimliğine Anlayış mı Göstermeliyiz? / Fikritakip
“Öncü Şahsiyetler: Seyyid Kutub ve Ali Şeriati” / [Seminer]
Kendi Semasında Tek Yıldız: Nurettin Topçu Ve Müslüman Anadolu Sosyalizmi / Ümit AKTAŞ
Bilgiden Neo-Nihilizme..: Müslüman Nihilistler / Turan KIŞLAKÇI
Gazali, İbn-i Rüşd’ü Döver mi? / T.Suat DEMRE
Dikkat! Kitap! / Heinrich BÖLL
Suruş ve Sarsılan Kalplerin Tanrısı…/ Meliha ÇELİK
Şeriati Suriye'yi Nasıl Okurdu?/ Cihan AKTAŞ
‘Ehl-i kitâp’ kimdir? / R. İhsan ELİAÇIK
Cahili Tüketim Kültürünü Aşmak Mümkün mü? – 1 / Hamza TÜRKMEN
AK PARTİ Eleştirisi / Ali BULAÇ
Din Modern Zamanlarda Nereye Gidiyor? / Dr.Abdülkerim SURUŞ
Sol İslam, İslam`ın Solu, İslam Düşüncesinde Sol / Kenan ÇAMURCU
Entelektüel, Aydın ve Din / Dr.Aliye ÇINAR
İnsanlık Suçu: Biz Filistinliler, Hakkımızı Helal Etmeyeceğiz / Hayrettin KARAMAN
Bir Seçim Yapın Arkadaşlar/ Ali SALDIRAN
Bayan Humeyni ile Bayan Şeriati... / Sibel ERASLAN
Profesör olmak; Ebu-Zer'in Kişiliğini Manupüle Etme Hakkını Verir Mi? / Muhammed CAN
Surûş, Şimdi de Şeriatî İçin İlginç Şeyler Söylüyor! / Selahaddin Eş ÇAKIRGİL
MUSEVİ NE DİYOR?/ Mir Huseyn MUSEVİ
Özgürlük şairi İkbal, İstanbul'da anılıyor
Evrim Kuramı ne anlatıyor? -2- / Bülent Şahin ERDEĞER
"İslâm Sosyalizmi"nin Serâncâmı/ Bülent Şahin ERDEĞER
Efgani ve Abduh Vehhabi Miydi? / Mehmed Akif ERSOY
“Evrim Kuramı”na Gerçekçi bir Bakış-1/ Bülent Şahin ERDEĞER
Cihan Aktaş Yakın Yabancı İran'ı anlattı/ Asım ÖZ
"İslam ve Sınıfsal Yapı" Türkçe'ye kazandırıldı
Güneye Göç Mevsimi / Stefan WEIDNER Sudanlı Kült Yazar Tayyip Salih'in Ardından…
İslam Dünyasına Evrensel Reçete: Musa Carullah / Yusuf TOSUN
Beykoz’da “Ali Şeriati” Konuşuldu
İnsanlığın Kısa Tarihi: BÜYÜK RESİM
Zehra Hanım'ın Işığını Kapatan Jip / Yıldız RAMAZANOĞLU
Mülkiyet ve İktisadi Kullanımı Üzerine/ Murat AYDOĞDU
Kapitalizmin Efendilerine Karşı Anti-Kapitalist İman! / Bülent Şahin ERDEĞER
Küresel Kibir Çetesi ve Ahlak Devrimi / Bülent Şahin ERDEĞER
İran'ın Yeşil Rasyonalizmi/ Ali BULAÇ
İranlı Göstericiler COŞKULU VE TEMKİNLİ/ Cihan AKTAŞ
İran'da Kim Ne İstiyor? / Bülent Şahin ERDEĞER
İbrahim Yürüyüşü / Ebuzer SAİD
Sanayi Toplumu ve Geleceği- Unabomber'ın Manifestosu/ Teodor KACZINSKY
“Zere, Zora ve Tezvire” (Altına, Güce ve Hileye) Karşı... / Mîr Huseyn MÛSEVÎ
Hamaney Şeriati’yi Savundu / Bülent Şahin ERDEĞER
İmam Öldü; Yaşasın Konformizm! / Mansur YILMAZ
Sağcılık, Solculuk… / M. Kürşad ATALAR
"İslami Mücadelede Öncü Şahsiyetler"
Muhammed Mustafa ve Kur’an Yerine Mevlânâ Ve Mesnevî - Egemenlerin “Problemsiz (Light) İslâm” Projesi- / İlhami GÜLER
Çölde Bir Yalnız Âdem / Rasim ÖZDENÖREN
Bilge Adam Dergisi ve İslam Bilim Hediyesi
Yeni sınıfın ideolojisi: Kariyerizm ve Konformizm / R. İhsan ELİAÇIK
Bizden Korkanlar Sizi Seviyor / İsmet ÖZEL
Dua / Dr.Mustafa ÇAMRAN
Evrensel Bir Müslüman: Cemaleddin AFGANİ [KRONOLOJİK HAYAT HİKAYESİ]
Yeni Bir Zamanı Başlatmak / Atasoy MÜFTÜOĞLU
Cemaleddin Efgani / Mehmed Akif ERSOY
Anlaşılmamış Devrim / Charlotte WIEDEMANN
Ebû-Zerr el-Ğıfârî [v. 32/652] / Prof.Dr.Hayrettin KARAMAN
Sürekli Devrim: "Direniş Teolojisi"/ Prof.Dr. İlhami GÜLER
"Din Mafyası" Şeriati'ye Saldırmaya Devam Ediyor/ Bülent Şahin ERDEĞER
İnsan Üzerine / Ali K.
ANTİEMPERYALİST BAŞBAKAN: MUSADDIK/ Altan ALGAN
Cahili Tüketim Kültürünü Aşmak Mümkün mü? – 2 / Hamza TÜRKMEN
Kur'an'ı Nasıl Okumalıyız? / Aliya İZZETBEGOVİÇ
İbn-i Rüşt'ün İzinde / Loay MUDHOON ‘Reformcu İslam Düşünürü Muhammed ŞAHRUR'
İslâmî Cemaatin Kurucu Öğesi Olarak İslami Şahsiyet / Rıdvan KAYA
Röportaj: R. İhsan ELİAÇIK :İslam'ın Politik Duruşu Sol / Müjgan HALİS
Ne Okumalı? -Dört Aşamalı Alternatif Bir Okuma Programı- / Ali BULAÇ
Musa Carullah Bigiyef’in Sünnet Konusundaki Görüşleri / Mustafa AKMAN
Gençlere Tavsiyeler / Ercüment ÖZKAN
Afganistanlısı Antipatik de Bizim "Cübbeli" Taliban Neden Sevimli? / Serdar ÖZMEN
Kendi İçimizdeki 'İkna Odaları' / İdris ÖZYOL
Fatıma, Fatıma‘dır / Emine K. ARSLANER
"Ali Şiası Safevi Şiası" Kitabının Yeni Baskısı Yapıldı
Kim Müslüman Aydın Değildir? / Abdulkerim SURUŞ
Yeşil Rasyonalizm, Sol İslam, Adalet Devleti: Zihnimiz Yeni Siyasi Kavramlara Hazır mı? / Kenan ÇAMURCU
Bir Mücahidin Kaleminden Fikir-Put Savaşı / M. Numan AŞKAROĞLU
Toparlanın, Gidiyoruz! / İsmet ÖZEL
Ebuzer: Issız Çölde Yalnız Mezar / İhsan ELİAÇIK
Sağcı Bir Şiire Doğru [mu?] / Enes MALİKOĞLU
El-Ğarra Hutbesi / İmam ALİ
Ebu'l Ala Mevdudi Türkiye'de Anılıyor / Sempozyum
GAZZE RİSALESİ / Cahit KOYTAK
Yoksulluğu Görme(me)k ve Bir İntiharın Düşündürdükleri / Serdar Bülent YILMAZ
 
 
 
 

 

nike huarache Scarpe Abbigliamento Asics nike blazer michael kors Adidas Scarpe Ray ban nike flyknit longchamp scarpe converse nike free air jordan scarpe da calcio nike cortez Cinture air max new balance Scarpe nike roshe louis vuitton Ray ban adidas oakley converse Scarpe Adidas scarpe Nike Adidas superstar air max
new balance nike air max adidas nike roshe michael kors air max nike free nike blazer new balance oakley converse Scarpe Adidas nike huarache Scarpe Ray ban scarpe converse Adidas Scarpe Abbigliamento Asics Scarpe air jordan scarpe da calcio nike free nike cortez nike flyknit

www.aliseriati.com         www.aliseriati.net        www.aliseriati.org

NETWOR YAZILIM