İnsan neyi seçer hiç düşündünüz mü? Ne kadar özgürüz ve ne kadar tutsağız; ne kadar bağımlıyız ve ne kadar bağımsızız; ne kadar determineyiz ve ne kadar endetermineyiz; ne kadar koşulluyuz ve ne kadar koşulluyuz ve ne kadar koşulsuzuz; nereye kadar biz varız ve nereden itibaren tanrı başlıyor; geçmişle gelecek arasında ne ara başlıyoruz karara ve eyleme, hiç düşündünüz mü? acaba siz iyi ki Müslüman doğmuşum diyenlerdensiniz yoksa ben yine İslam'ı bulurdum diyenlerden mi?
Habil ve Kabil; İbrahim ve Nemrut; Musa ve Firavun; İsa ve hahamlar; Muhammed ve Kureyş ve son olarak Ali ve Emeviler. Ne diyalektik ama! kim neyi seçti arkadaşlar? Kim cennete gitti, kim cehenneme gitti? Ya araftakiler? Akide mi amel mi dostlar? Müşrik Ebu Talib mi yoksa Muvahhid Mervan mı…?
İnsan özgürdür amma bir yere kadar. Annenizi siz seçmezsiniz ama ona iyi yahut kötü davranmayı siz seçersiniz. Dilinizi siz seçmezsiniz, hatta bazen kelimeleri bile – laik bir ailede yetişmişseniz yazgı dersiniz muhafazakar bir ailede ise kader-. bununla beraber kader yahut yazgı bu kelimeleri istediğiniz zaman, istediğiniz yerde. içinizden veya dışınızdan, gece veya gündüz istediğiniz zaman kullanabilirsiniz. bu asırda ve bu ülkede doğmayı siz seçmediniz veya dna’nızı veya Iq seviyenizi veya sinirli olmayı veya koç burcu olmayı veya sarışın olmayı veya müslüman olmayı veya bursalı olmayı veya kürt olmayı veya güzel sesli olmayı… o halde biz neyi seçtik!?
Kıssaya göre, Habil ve Kabil ikisi de aynı ana ve babadan geliyordu ve yine kıssaya göre aynı toplumda ve aynı çevrede büyümüşlerdi. Bununla beraber biri ihtiraslı, cimri, açgözlü, ve daha fazlasıyken diğeri ise iyi niyetli, kanaatkar, mütevazi, İsevîmeşrep ve daha fazlasıydı. Neden?
Ebubekir de zengindi, ebu cehil de. Ama ilki Medine'de Yahudilere amelelik yaparken diğeri ben kölelerle eşit olmam deyip bir çırpıda İslam'ı reddetmişti. Neden? Ebu Talib de Ebu Leheb de Peygamber'in amcasıydı, fakat aralarında dünya kadar fark vardı.
Diyalektik materyalistlere göre tarihsel determinizm vardır ki biz de kısmen buna katılıyoruz fakat birazdan göreceğiniz gibi tamamıyla değil. demeleri o ki işçi sınıfı devrimci olmak zorundadır burjuva ise her zaman karşı-devrimci. Gerçekte öyle midir peki? Bence hayır: Ekim devrimini yapanların çoğu soylu ailelerden geliyordu. 70'lerde işçilerden önce eğitimli gençler sahip çıkmıştı sola tıpkı islama muztazaflardan hemen önce kimi kureyşli zenginlerin sahip çıkması gibi. Engels zengin bir insandı, lakin bütün parasını 'Marx yolunda' infak etti; sınıfdaşların hilafına , materyalizmin hilafına ve determinizmin hilafına. Ebu cehil çok muhafazakardı, Allah'tan başka tanrı yoktur diyenleri kafirlikle suçlardı. Ebu Sufyan ise kölelere sizi beslemiyor muyuz daha ne istiyorsunuz derdi ve Muhammedi dinden çıkmışlıkla suçlardı. Arkadaşlar (ashab) ise müşrikleri mürtecilikle suçlarlardı.(1) Kur'an onları akıllarını kullanmadıkları için, geleneklerine taptıkları için ve sürekli atalarına taptıkları için tel'in ederdi. Başlangıçta musanın dini ilerici ve uluscu bir dindi. Bununla beraber aynı din yüzyıllar sonra İsa'yı çarmıha gerecek kadar yobazlaşabiliyordu. Aynı şekilde iseviler de devrimciydi ilk zamanlar.
Romalılar için isevilik kadın ve kölelerin diniydi. İlk iseviler dünyanın dört bir tarafına yayılıp insanlara İncil'i ve Allah'ın krallığını müjdeliyorlardı. Allah'ın krallığının çok yakında başlayacağını, o'nun krallığını uzaklarda değil kendi içimizde aramamız gerektiğini, herkesin eşit olduğunu ve zenginlerin cennete giremeyeceğini iddia ediyorlardı. Savaş meydanlarına çıkmıyor, gizli gizli örgütleniyorlardı. Liberal Roma ise bütün dinlere hoşgörülü olmasına rağmen bu mülayim adamlardan müthiş derecede korkuyordu.
Sınıf farkı almış başını gidiyor ve halkı uyutmak için arena oyunları yetersiz kalıyordu… Ve derken birgün Roma İseviliğe teslim oldu. Gelin görün ki çok değil 100 sene geçmeden eski Sezar şimdi Papa olmuş eski senatörler de kardinal olmuştu. Peygamber zamanında ise bu devrimci İseviler hurafeci ve ''akide manyağı'' olmuştu. İsa'nın Tanrı olup olmadığı hala tartışılıyor ve tabi meleklerin kanat sayısı da. Dünyevi işler ise nedense hep öbür tarafa erteleniyordu. Sünnetullah gereği geçmişin devrimcileri şimdi karşı devrimci olmuşlar ve yahudi kardeşleriyle beraber Müslümanlara karşı putperestlerle işbirliği yapmaktan çekinmemişlerdi. Neden?
Sizce İranlılar ve Kürtler neden hemen Müslüman oldular? İslam en mantıklı din olduğu için mi yoksa zulmü ortadan kaldırdığı için mi?. Sizce Ebu Sufyan kara Bilal'den daha akıllı değil miydi ki Tevhidi anla(ya)madı! Gerçi Kur'an'ın dediği gibi onlar 'inanmıyor değiller belki bile bile yalanlıyorlar'(2) Acaba Che, Simon Bolivar zamanında yaşasaydı Marksist mi olurdu yoksa Hıristiyan mı? ya da Ebuzer Che zamanında yaşasaydı hala Müslüman olabilecek miydi? Che onun zamanında yaşasaydı ne İslam'ı lan ben yine Marksist olacağım diyebilir miydi? İsa zamanında yaşasaydı onun havarisi Spartaküs zamanında yaşasaydı onu arkadaşı olmayacak mıydı? Che'nin seçebileceği dini veya ideolojisi değildi, onun seçimi ancak ve ancak Habil ya da Kabil olmak arasında bir tercihdi. O Habil olmayı seçti ve tıpkı İsa'yı kafirlikle itham eden yahudi din adamları gibi Muhammed'i dinden çıkmışlıkla suçlayan Kureyş'in şairleri ve din adamları gibi, modern din adamları ve hariciler de onu kafir sıfatıyla yaftalamaktan çekinmedi öyleyse insan amelini seçer dersek yanlış demiş olmayız herhalde.
Arkadaşlar! Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, köylü veya şehirli olmayı siz seçmediniz. Fakat iyi bir Müslüman olmayı, Habil ruhlu bir Hristiyan olmayı, peygamber mizaçlı bir sosyalist olmayı siz seçebilirsiniz.
Müslüman arkadaşlar! Dinin bu çağda afyon olduğunu görüp, dinin şirk dini biçimini aldığını görüp, dinin firavunların ve karunların sömürüsüne alet olduğunu görüp, kimilerinin sabret kardeşim Allah bu dünyayı onlara öteki dünyayı bize verdi diye şekerli zehirler dağıttığını görüp, ve yine kimilerinin yerden tavana kadar onların tavandan yıldızlara kadar bizim diye bas bas bağırdığını görüp de hala bu dine inanmayanları tekfir edip mühim bir organının korkusundan inanmaya devam edenlere yazıklar olsun! Fahişeler bile cennete girecek ama siz hayır! Unutmayın ki İsa bu lafı Yahudi din adamlarına demişti!
Arkadaşlar! Ebubekir İslam'dan önce Yahudiler tarafından cehenneme gitmekle tehdit ediliyordu, Yahudiler ise cennete gideceklerinden emindiler. Amma İslam gelince Ebubekir 10 numara sahabe oldu ve cenneti hak etti Yahudilerin çoğu ise sırf kıskançlıktan cehenneme gitti.
Arkadaşlar! İnsan ancak Habil ya da Kabil olmayı seçebilir, başka bir şey değil! Ya devrimci olur bu kokuşmuş düzeni değiştirir cennete gidersiniz veyahut statükocu olur, kötüden yana yer alır, ölene kadar kötülük işleyip durur
Cehennem'e gidersiniz. Veyahut ta Ali haklıydı Muaviye haksızdı amma en doğrusu tarafsız kalmak, imanı kurtarmak, bu hayata hiç bulaşmamak dersiniz Ar'af'a gidersiniz. yani iyi ile kötü arasındaki farkı bilip de yine de tarafsız kalırsanız arafa gidersiniz. Çünkü öteki dünya insanın eylemlerinin sonucundan başka bir şey değildir. Binaenaleyh burada bile bile tarafsız kalanlar öteki dünyada da tarafsız kalacaklardır. Allah da onlara çekimserce, umursuzca bakacaktır. Bizim ahiretten anladığımız budur!
Karar verin arkadaşlar yarın öbür gün Che'yi cennette görüp, Suudi prensleriyle birlikte güneş kremi olmadan yanarken, bizim bir arkadaş(!) vardı zamanında demişti diye söylenmeyin.
Vesselam…
-
Osmanlıca-Türkçe Sözlük, Türdav Yayınları
-
Tur suresi, 52/33