23.03.2009 tarihinden itibaren İslam Bilim dersleri başlıyor
Dr. Ali Şeriati'nin İslam-Bilim adlı konferanslarından oluşan eserini dersler halinde yayına hazırladık. Site üyelerimiz ve ziyaretçiler burada yayınlanacak dersleri takip edebileceklerdir. Pazartesi ve Perşembe günleri yayınlanacak olan dersleri muntazam takip edip tartışan takipçiler muayyen bir vaktin sonunda bu önemli dersleri bitirmiş olacaklardır.
Derslerin bitiminde takipçiler tarih bilinci, tarih felsefesi, toplumsal tevhid ve toplumsal şirk, ideal insan, toplumbilim, tevhidi dünya görüşü, altyapı ve üstyapı, ideoloji olarak İslam, varoluşçuluk, materyalizm, alinasyon, Marksizm gibi birçok önemli konu hakkında önemli bilgiler edinmiş olacaklardır. Hem derslerin takibi hem de dersler üzerine yapılacak tartışmalarla Doktor'un öğrencileri olarak O'nun fikirlerini tanımış, tartışmış ve belki ümidimiz odur ki ilerilere taşımız olacağız hgs bakiye yükleme trafik cezas? ödeme kredi kart? borç sorgulama kredi kart? borç sorgulama yap?kredi kredi kart? borç sorgulama tl yükleme hgs yükleme
TARİH : -- tarihinde tarafından gönderildi... WEB : Ülke : Şehir :
.: Yazarlar :.
Yeşil Rasyonalizm, Sol İslam, Adalet Devleti: Zihnimiz Yeni Siyasi Kavramlara Hazır mı? / Kenan ÇAMURCU
Avrupa Birliği’nin bir medeniyet projesi olarak görülmesine yönelteceğimiz temel itiraz, bin küsur yıllık medeniyet geleneğine, birikimine, tecrübesine ve ufkuna sahip ülkemizin, daha test sürüşünü bile tamamlamamış ikiyüz yıllık bir fikri insanlığın en kâmil noktası olarak görmesine olmalıdır.
Avrupa’nın birleşmesi hülyasını; liberal demokrasi, liberal ekonomi ve liberal insan hakları harcıyla gerçek yapmaya çalışan bir grup politikacının hazırladığı reçeteleri “adam olma”nın tek mümkün yolu olarak görenlerin hayalini o nedenle tebessümle karşılamaktan başka yapacağımız bir şey yoktur. Binbeşyüz yıllık bir medeniyet birikimini ve onun güçlü geleneklerini adam olmak için yeterli bulmayanlar; önemli bir kısmı savaşlar, sömürgecilik, işgal ve talanla geçmiş ikiyüz yıllık Avrupa tecrübesinden medet umuyorsa ve onu uygarlaşmak için bulunmaz Hint kumaşı sanıyorsa bu ancak onların görüş mesafesinin kanıtı olabilir.
Gazi Paşa’nın askeri liderliğinde istiklal harbi vermiş bu milletin kimi yöneticileri, sömürgecilik ve emperyalizmle özdeş bir tarihsel tecrübeden eğer uygarlaşma dersi alabileceklerine gerçekten inanıyorlarsa kendi varoluşumuzun bütün anlamlarına kökten yabancılaşmışlar demektir. Bu tartışmada hiç kimse karşımıza Mustafa Kemal’in Batılılaşma reformlarını dayanak olarak çıkarmaya kalkışmasın. Çünkü bu şekilde itiraz ettiklerinde, o tarihsel kesitte Mustafa Kemal’in gerçekleştirdiği reformların toplumsal dokuyu dönüştürmeyi ve böylelikle de onu kendi kültür havzasından koparıp başka bir kültürün kölesi yapmayı amaçladığını iddia etmiş olurlar.
Bir yandan tarih okumalarındaki yanlışlık, diğer yandan pozitivist/ateist kimi zihinlerin ideolojik dayatmaları nedeniyle Mustafa Kemal’in reformlarının, bizi bin küsur yıllık medeniyet birikimimiz ve geleneklerimizden koparmayı hedeflediğini düşünebiliyor bazı kesimler.
Bu kökten yanlış bir algıdır.
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki kimi reformlar zaten Mehmet Akif, Sait Halim Paşa, Said Nursi, Namık Kemal, Ali Suavi ve diğer önde gelen İslamcı düşünce insanlarının dile getirdiği, yazdığı ve savunduğu fikirlerdi. Fakat İslam’dan ve onun medeniyet birikiminden nefret eden Batı hayranı pozitivist kadrolar, kimi zaman Mustafa Kemal’i de sessiz kalmak zorunda bırakan baskılarla bu reformları halka karşı ve halka rağmen hale getirip uygulamaktan çekinmediler.
Türkiye, cumhuriyetin kuruluş dönemindeki olağanüstü koşulların ve iki dünya savaşının ardından bugün artık belli bir düzeye gelmiş demokrasisi, ekonomisi, askeri gücü ve toplumsal kapasitesiyle herşeyi yeni baştan düşünmeye başlamalıdır. Bu başlangıç, saltanat rejiminden cumhuriyete geçmenin tarihsel anlamına ve felsefi özüne uygun olacaksa ilk yapacağımız iş, bu ülkeyi sömürgeleştirmeye çalışan geçmişteki girişimlerin bugünkü uzantılarının, bağımsız entelektüel faaliyetimizi engelleme yönündeki çabalarını görmek olmalıdır. Oysa tam da ihtiyacımız olan şey, ülkenin parlak ufkunu inşa etmek ve bağımsız bir gelecek tasavvuru kurmak için reelpolitiğin dayatmalarından özgürleşmiş bir entelektüel faaliyettir.
Kendimize sormamız gereken kader belirleyici soru şudur: Felsefi derinliği, düşünce zenginliği, siyasi birikimi, derin toplumsal gelenekleri, bilim ve teknoloji tarihi, sufi düşüncenin yüksek tahayyülü, edebiyat ve sanatıyla bin küsur yıllık donanımımız mı bize yol göstermeli, yoksa bizimle hiç ilgisi olmayan Avrupa aydınlanmasının ikiyüz yılı bile bulmayan acemi işi fikirleri mi? Modern dünyanın çevre krizinden düşünce sığlığına, tekelci demokrasiden acımasız ekonomik rejimine kadar sadece bunalım üretmiş bir yeni ve türedi bakışaçısı bizim dertlerimize nasıl derman olabilir?
Kuşkusuz, büyük düşünür merhum Ali Şeriati’nin dediği gibi tarih insanlığın zindanı olmamalıdır ve eğer muhafazakarlar gibi tarihi zindan yapmazsak oradaki düşünce gelenekleriyle bugün insanlık için parlak bir gelecek inşa edecek yeni düşünceler geliştirebiliriz.
İslam dünyasında bu yenilikleri deneyen entelektüeller var ve küresel düşünce havuzuna çok ilginç önerilerle katkıda bulunuyorlar. Özellikle kartellerin ve tekelleşmiş sermayenin güdümüne girmiş liberal demokrasiden sonra, bu sorunlarla malül olmayacak ve milli iradenin en mükemmel biçimiyle tecelli etmesini sağlayacak nasıl bir idare modelinin geliştirilebileceği üzerine kafa yoruyorlar.
Bütün bunları yaparken Müslüman entelektüellerin kendi bin yıllık birikimlerinden yardım istemelerinin, başka bir dünyanın mümkün olduğunu gösterebilecek çok önemli bir imkanı kullanmaya başlamaları anlamına geldiğini hatırlatmak gerekir.
İran’da son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adını duyduğumuz Mir Hüseyin Musevi’nin “yeşil rasyonalizm” fikrini, Mısır’da Hasan Hanefi’’nin “sol İslam”ını, Türkiye’de İhsan Eliaçık’ın “adalet devleti”ni, Ali Bulaç’ın “müzakereci demokrasi”sini tarihsel düşünce geleneğimizin bugüne sarkan yansımaları ve yeni siyasi kavramlar olarak not etmek gerekir.
Zihnimiz muhafazakar alışkanlıklardan sıyrıldığında elimizin altındaki büyük düşünce mirasını hemen farkedebileceğiz. Yeter ki varoluşsal soruya odaklanmayı başarabilelim.
Sayın yazarımız bu yazıda çok önemli bir gerçeği es geçiyor. M. Kemal'in, raformları yaparken batı medeniyetini referans olarak almayı O'na yapılacak bir haksızlık olacağı mesajını veriyor fakat M. Kemal, yazarı burada eleştiriyor. Şimdi M. Kemal'in değişik tarihlerde batılılaşma ve batı medeniyetile ilgili söylediklerini dikkatlerinize çekmek istiyorum: "Medeniyete girmek arzu edip de Garp’a teveccüh etmemis devlet hangisidir?" (Şubat 1924), "Memleketimizi asrîlestirmek istiyoruz. Bütün mesaimiz Türkiye’de asrî, binaenaleyh garbî bir hükümet vücuda getirmektir." (Çambel, Hasan Cemil(1987), Makaleler, Hatıralar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara), "Memleketler muhteliftir,
fakat medeniyet birdir ve bir milletin terakkisi için de bu yegane medeniyete
iştirak etmesi lazımdır. Osmanlı imparatorluğu’nun sükutu, garba karsı elde
ettigi muzafferiyetlerden çok mağruru olarak, kendisini Avrupa milletlerine
bağlayan rabıtaları kestigi gün baslamıstır. Bu bir hata idi bunu tekrar
etmeyecegiz. Türklerin asırlardan beri takip ettiği hareket, devamlı bir
istikameti muhafaza etti. Biz daima şarktan garba dogru yürüdük." (Çaycı, Abdurrahman. (1992), "Atatürk ve Çagdaslama" Atatürkçü Düsünce, Ankara
s.641-658). Bu sözler bile sanıyorum M. Kemal'in raformları gerçekleştirirken dayanak noktası olarak batı medeniyetini seçtiğini gösteriyor. Zira aksini düşünmek M. Kemal'in kendisine yapılacak bir haksızlık olur diye düşünüyorum. Vesselam...
Oğuzhan Özdemir
05-07-2009, 17:46:18
Birincisi Avrupa'daki birçok ülke Türkiye'den fersah fersah medenidir. Birlik içinde olmayan İsviçre, Norveç gibi ülkeri saymaya hiç gerek yok. Denilecek ki bu ülkeler hırsızlık yapıp çalıp büyüdüler. Finlandiya örneği ve diğer gelişmekte olan diğer Avrupa ülkeleri ne olacak peki? Sizin Türkiye dediğiniz ülkede, benim bir dostum 25 yaşına geldi diye sağlık güvencesi bitiyor, acile kaldırıldığında "ne yani siz şimdi bana bakmayacak mısınız" diye sorulduğunda para isteniyor, ve dostum eve muayene olmadan getiriliyor gece vakti. Acile gittiğimizde gece, sıra alıp 2 saat bekliyorsunuz, valinin, belediye başkanının, tayyip denilen muhteremin de çocukları hasta olunca böyle muamele mi görüyorlar? Bırakın Allah aşkına... Ben 6 ay İtalya'da kaldım öğrenci değişimiyle. Oradaki kadar hiçbir zaman özgür olmadım bu ülkede, fikirlerimden dolayı hiçbir kurumun baskısı üzerimde olmadı İtalyanlara karşı eleştirilerimde dahi. Hasta olduğumuz zaman, doktora gitmek zorunda kalan bir kız arkadaş anlattı, bir bina vardı, oraya gidip bir kâğıt alıyorduk, bedava muayene olabiliyorduk hastanede. Buna gerek kalmadan, Polonyalı ev arkadaşım hastalandığında hastaneye gittiğimizde, tıp okuyan arkadaşımızdan rica ettik, uzman doktorlara bedava muayene ettirdik kendisini. Türkiye'ye bugün bir dostum gelse yabancı hastaneye gidemem, utanırım zaten, gidip para verip özel muayene ettiririm hastalansa. Hastaneler zaten insanlık dışı, doktorları ve hemşireleri herhalde kimse denetlemiyor! Maval okumayın...
Oğuzhan Özdemir
05-07-2009, 17:55:51
İtalya, diğer AB ülkerine baktığınızda geri denilir. Türkiye'den bana göre 100 sene ileri. Sadece tarihlerine verdikleri önem ile turizmden kazandıkları yeter. Güneyde kaldım ben, kuzeyliler güneylilere dağlı diyorlar(terrone). Güneyde siesta muhabbeti oldukça yaygın, 6 saat çalışıyorlar, 1 ile 5 arası açık yer bulamazsınız bir iki yer dışında. Hayat oldukça sakin güneyde. Benim asıl belirtmek istediğim şu, ülkeye mülteci olarak gelirseniz devlet sizi kovmuyor, size yer veriyor. Siyah tenli çeşitli ülkelerden insanlar italya'nın her yerinde sokaklarda çanta vb. satıyorlar, zabıtalar gelmiyor merak etmeyin! Sonra gelip bir de dayılanıp fukarının simit tablosunu yere saçıp, adamı dövmedikleri kalmıyor ya bizde hani, öyle yok. Romenler, Makedonlar var, Arnavutlar oldukça çok. Çinliler, Faslılar, Bangledeşliler dükkan açmışlar, yaşıyorlar. Ülke nüfusu 60 milyon kadar. Bundan 30 sene önce ne kadar farklıymış durum, hızlı gelişiyorlar. Polon arkadaşım diyor ki, böyle şey olamaz, herkes mercedes, bmw alıyor, fark olmalı. Ama zengin ile fakir arasında uçurum yok, mahalle aralarında jaguar görebiliyorsunuz. Ben Bursa'da senede birkaç kez görürken, bir gördüğünüzü bir daha gördüğünüz ufacık şehirde, crysler arabalar, jaguarlar görüyorsunuz. Zaten birçok araba kendilerinin , üretiyorlar. Üretim var adamlar da, teknolojiden tarıma, süt ürünlerine, zeytin yağına kadar. Türkiye içeri soktuğu mala yarısı kadar vergi yüklüyor, vatandaşını soyuyor. Hiçbir şey ürettiği yok.
Oğuzhan Özdemir
05-07-2009, 18:04:01
Türkiye, Amerika ve İsrail sömürgesi olarak kapitalist bir ülke, gelişmekte olan her ülke sosyal adalet ve demokrasiye koşmalı. Türkiye kapitalizme koşuyor. Cemaatler, AK parti paraya tapıyorlar, Allah'a değil. Ali BulaçTan bahsetmiş yazar, Ali Bulaç önce kendi mensubu olduğu camiayı eleştirsin, İran'ın ve Gazze'nin mücadelesine karşı yazarları olan bir gazetede yazıyor! Gülen efendiyi eleştirsin. Bunları geçiniz efendim, entelektüel birikim varmış, vardı. Ali Suavi'den bahseden yazar, Ali Suavi'nin felsefe ile ilgilendiğini, Batı'dan çeviriler yaptığını ama felsefede İbn Sina'nın geçilmediğini iddia eden bir şahıs. Yani yeniliği bu kadar. Asıl mesel Mustafa Kemal'in felsefe ile yakından uzaktan alakası olmaması. Osmanlı'da fikri hayat ve felsefe durur, Türkiye'de de durmuş ve durmaktadır. Atatürk her şeye bir söz söyler ama felsefe namına bir şey yoktur. Zaten inkılaplar Batı'dan kopyala yapıştırdır. Halkı zorla modernleştirmek kimsenin haddi değildir, modernleşme halkın kıyafetinin, saatinin, cuma tatilinin cumartesi pazar olmasının, müzik anlayışının değişmesi midir? Saçmalıktır bu. Türkiye'nin gücü PKK'yı bitiremeyecek kadar acizdir. Ordu ve devlet zaten böyle bir talepte değildir, yoksa emekli olup anlatan komutanlar bunlardan bahsetmektedir. Bugün savaşa girsek ABD, İsrail yanında girmek zorundadır Türkiye, girmezse kullanacağı silah da yoktur. Kendi tankını, uçağını, silahını üretemeyen ülkenin ordusu anca para yer, özgürlüğe baskı yapar.
Oğuzhan Özdemir
05-07-2009, 18:12:11
Velhası kelam, Türkiye'yi öven vatandaş, ve verdiği örnekler yersizdir. Bunları 50 seneden fazladır söylüyoruz, binlerce yıllık birikim varmış, o birikimin bir bölümü çöküştür, ve işe yaramaz. Geri kalan şaşalı devirler ise bizim değil, tarihte yaşayanlarındır, Türkiye bugün IMF'ye kuldur, ABD'ye kuldur! Venezuela, Bolivya, Brezilya gibi ülkeler IMFyi kovarken Türkiye hâlâ borç batağından. Yirmi milyondan fazla gariban var bu ülkede, köylerde su ve elektirik yok. Altyapı yok büyükşehirlerde. İnsanlar aç, insanlar işsiz. Valiler, belediye başkanları, millet vekilleri, komutanlar, bürokratlar, zengin hacılar ve laikler malı götürürken halk ne yapmaktadır? Bu ülkede daha KPSSye girmeden, tanıdık vasıtası ile torpille sınavsız memur alınmaktadır, milyonlarca kişinin önüne geçilerek. Bu ülkede iş yerlerini, otelleri, mağazaları kim denetler? İnsanlar 8 saat değil, 12 saat insanlık dışı çalıştırılmaktadır, sigortaları yapılmamaktadır. Milli eğitim yurtları bile denetleyemiyor! Nerde sosyal güvenlik bakanlığı, sağlık bakanlığı ne iş yapar peki? Benim insanlarım, yaşlılar ucuz ekmek kuyuruklarında, klimasız otobüslerde üst üste hayvan taşır gibi seyahat ederek ömür geçiriyor! Burada yaşayacağıma gider İtalya'da ya da başka bir ülkede yaşarım. Bari felsefe okudum diye insanlar ve devlet itibar eder! Git diyenler varsa, fırsat bulsam giderim zaten. Avrupa birliğine alacaklarsa alsınlar, ülkede zaten genç kalmaz herkes kaçar, en başında askerlikten kaçarlar. Avrupa zaten bunu biliyor!
adalet aşığı
06-07-2009, 02:37:59
sayın çamurcuyu tanıdığımı ve ikilemli islam düşüncesine mensup olduğumu hep zihnimde taşımıştım bu yazısında haklılığımı gördüm. Çamurcu işraki felsefesinde netleşirse kaliteli bir aydın olur diye düşünüyorum
ali k
08-07-2009, 10:48:45
kenan bey,
1.insan felsefesi
2.diyalektik yorum
3.islam fıkhı
4.toplumsal -tarrihsel yorum v.s konularında net izahlar getirirseniz sevinirim
veysel menekşe
08-07-2009, 22:31:44
Akıl vermesi gerekenler susuyor, susup dinlemesi gerekenler Konuşuyor.Garib bi ülke burası..
"İstemem yan cebime koy !" türünden tipik bir / Ahmet Kabaklı -Ergün Göze/ makhalesi....
1500 yıllık medeniyeti 200 yılda paldır küldür deviren bir 'durum' u anlamaya çalışma yerine;
okurlarını dünyadan bihaber budalalar yerine koyup; "şanlı mazi"hamaseti üzerinden ;
Yeni Dünya Düzeni pazarlamacılğına heveslenen bu türden aydın?!lar sayesinde Karanlık
Gecelerin Nurlu Sabahına uyanacağımız izahtan varestedir mirim efendim ekselansları...
İşrakiye Felsefesi ' ne dahi ilişmesin sayın Çamurcu...Gitsin önce/ evvelemirde bir ari abdest
alub iki rik'at mikdarınca bir istihare nemazı eda eyleyüb rüyaya yatsun...Yeşil yeşil kurbağalar
öter göllerde görürse İbni Haldun'u...Kara kara kazanlar kara yazı yazanlar görür ise de...
Savulun Battal Gazi Geliyor' u Okusun...Şayet Pempe Gül İdim Soldum Aleme İbret oldum
görür ise iş bu halde dahi Kerime Nadir Külliyatını külliyen hatmetsin..İşte o zaman memlekete
gayet faideli bir aydın olabilme ihtimali kuvvetle muhtemel olabilecektir...
Kenan Bey! Kenan Bey!.. Allah yokluğunuzu göstermesin e mi?
veysel menekşe
09-07-2009, 20:28:40
Önceki yorumum yayınlanmadı..Nedenini anlayamadım..H. Böll' ün "Alışkanlık" konulu denemesi
ne şerh düşen Dr.Yılmaz'ın değerlendirme denemesine de yorum yazdım o da yayınlanmadı.....
İşbukerre kuşkuya kapıldım.. Neyse..Farketmez...Ben yine de kanaatlerimi söyliyeyim.Moderatörün
okumuş olması da önemlidir..Kenan Çamurcu yeni bir şey söylemediği gibi kendine ait yeni bir
şeyler söyleme niyetinde olmadığını da bir kez daha göstermiş bulunuyor..
Susması gerekenler her fırsatta konuşuyor - konuşturuluyor ; konuşması- konuşturulması gerekenler
se susmak zorunda kalıyor ve-veya susturuluyor. Bu sitenin amacı her fırsatı ganimet bilip....
İran ve onun İslami Devrimi'ne Ali Şeriati üzerinden çimdik atmaksa kusurumuza bakılmasın
ama bizim gönlümüz bu vefabilmezliği asla kaldırmaz..Gelenek yağveciliğinden de bıktık ;
Modernizm şakşakçılığından da....Kenan Çamurcu ise ikisini birden tekmilen yapıyor ve..
diğer hemmeşreb gazete aydınları gibi okuyucusunu budala yerine koyuyor...
"Ali. k" de kalkmış akıl veriyor...K. Çamurcu da bu akıl vermeler karşısında kıskıs gülmüyor sa
Yalçın küçük olayım bende..
Son söz.:
Türkiyeyi Soros İmp.luğunun doğulu bir iç oğlanı gibi görme düşlerine yatanlar şunu iyi bilsin-
ler. En azından ben. Yani ben-deniz Deli Veysel her fırsatta basbas bağırp bu düşlerine ço-
mak sokmağa devam edeceğim..Wesselam...