ALİ ŞERİATİ

Ali Şeriati Hüseyniye-i İrşad

Kull. Adı    

:

Şifre 

:  
     

Yeni Üye - Şifremi Unuttum

Modernizm’le Hesaplaşma Çabasında Bir Aydın: Ali Şeriati Portresi / Aydın HIZ
Kendisi Olmayan İnsan
Dünya Görüşü ve İdeoloji
Şia
İran ve İslam
Tüm medyalar için tıklayınız...
Tefsir Dersi

Sesli ve Görüntülü Medya

Ali Şeriati Belgeseli
Belgesel

Tüm Arşivler İçin Tıklayınız...

HİCRET
HACC
Hangi Kur’an / Ali ŞERİATİ
Bir Kez Daha Ebu Zer
Aşk ve Sevgi... / Dr. Ali ŞERİATİ

İSLAM BİLİM DERSLERİ BAŞLIYOR

TARİH :19-03-2009

23.03.2009 tarihinden itibaren İslam Bilim dersleri başlıyor

Dr. Ali Şeriati'nin İslam-Bilim adlı konferanslarından oluşan eserini dersler halinde yayına hazırladık. Site üyelerimiz ve ziyaretçiler burada yayınlanacak dersleri takip edebileceklerdir. Pazartesi ve Perşembe günleri yayınlanacak olan dersleri muntazam takip edip tartışan takipçiler muayyen bir vaktin sonunda bu önemli dersleri bitirmiş olacaklardır.

Derslerin bitiminde takipçiler tarih bilinci, tarih felsefesi, toplumsal tevhid ve toplumsal şirk, ideal insan, toplumbilim, tevhidi dünya görüşü, altyapı ve üstyapı, ideoloji olarak İslam, varoluşçuluk, materyalizm, alinasyon, Marksizm gibi birçok önemli konu hakkında önemli bilgiler edinmiş olacaklardır. Hem derslerin takibi hem de dersler üzerine yapılacak tartışmalarla Doktor'un öğrencileri olarak O'nun fikirlerini tanımış, tartışmış ve belki ümidimiz odur ki ilerilere taşımız olacağız
hgs bakiye yükleme
trafik cezas? ödeme
kredi kart? borç sorgulama
kredi kart? borç sorgulama
yap?kredi kredi kart? borç sorgulama
tl yükleme
hgs yükleme


detay
Tüm haberler

.....................................................

ÜYE OLUN

TARİH :17-03-2006

Siteye üye olun yeniliklerden hemen haberiniz olsun.
hgs bakiye yükleme
trafik cezas? ödeme
kredi kart? borç sorgulama
kredi kart? borç sorgulama
yap?kredi kredi kart? borç sorgulama
tl yükleme


detay
Tüm haberler

.....................................................

TARİH : -- tarihinde tarafından gönderildi...
WEB :
Ülke :
Şehir :



.: Yazarlar :.
Ey Kahek Köyünün Esmer Çocuğu! / Mustafa YILMAZ

Ey Ali!

 

Sen gideli otuz dört yıl oldu. Sıcak bir yaz gecesi, doğduğun topraklardan, Kahek’ten, öğrencilerinden, İrşad’dan, çocuklarından, İhsan’dan, Puran’dan çok uzakta, bütün ömrünce yanından ayrılmayan kusursuz yalnızlığın arkadaşlığında, pencerelerinden bakıp durduğun dünya zindanından bir kapı bularak çıkıp gittin.

 

Ey Yalnızlık Kıblesi! Ey Ali!

 

Kalemin kağıda ve mürekkebe veda edeli tam otuz dört yıl olmuş. Yalnızlık mescidinin yanık yürekli vaizi! Senin sesin susalı bunca yıl geçmiş. Göller yöresindeki son adayı da nasıl sular basarmış sen gidince anladık. Hüseyniyen senin sesini özlemiştir. Kağıtlar şerefli bir kalemin yüreklerini dağlamasını beklemektedir. Mürekkepler senin kaleminle bir çölde susuz kalmış kervanlara serinlik olmak istiyorlar. Hicretlerin durduğu inkılapların söndüğü, zerin, zorun ve tezvirin iktidar olduğu bu dünyada senin soluğuna ne kadar muhtacız bir bilsen. Senin yalnızlık sözlerin bir kuyudan çıkar gibi, bir dağdan eser gibi, bir atlastan doğar gibi, bir dalda yeşerir gibi canlıdır bunu biliyoruz.

 

Ey Kevir’in Çocuğu! Ey Ali!

 

Sen söylenmesi gerekenleri söyledin, görülmesi gerekenleri gösterdin, yazılması gerekenleri yazdın. Ama işitmediler, işitmek istemediler, görmediler, görmek istemediler, okumadılar, okumak istemediler. Hala kulaklar sağır, gözler kör, idrakler kapalı. Hala dine karşı din savaşıyor. Al İslam’a karşı Kara İslam, nebevi önderliğe karşı saltanat, Ebuzer’e karşı Kab’ul Ahbar, Ali’ye karşı Muaviye,  Hüseyin’e karşı Yezid iktidardadır. Hala Kur’an mehcur, hala peygamberi sünnet kayıp, hala batıni, tasavvufi risale ve efsane İslam’ı el üstünde. Hala kabirlerden medet umuluyor, mesaj kabirlere kurban ediliyor. Ali’nin Şiası olduğunu söyleyenler Ümeyyeoğulları’nın bayrağını taşıyor artık. Zeyneb’in mezarında ağlayanlar oligarşiye özeniyorlar. Din saltanata dönüşmüştür. Senin uğruna can verdiğin idealler yasaklı ve baskı altındadır.

 

Biz senin Kevir’ine düştüğümüz günden beri seninle sırdaş olduk, sesine kulak kesildik, sözün güzelini duyduk. Tevhidi alt yapıyı, adaleti, nebevi sünneti, hicreti, şehadeti, Kur’an’ı, insanı, kendimizi devrimci yetiştirmeyi, hak kapısı önünde vücut halkasını ezmeyi, sorumlu aydını, göbekli müfessirleri, batıl ideolojileri, kapitalizmi, sosyalizmi, para babalarını, bezirganları, din baronlarını, sahte takvaları, kirli zühtleri öğrendik.

 

Bu dünyanın bütün aldatmalarına karşılık sen, misafir olduğun evlerin en ücra kilerlerinde yatmayı ve gecelemeyi adet edinmiştin. Bir şehidin arkasından ağlamak senin için bütün hayata değerdi. Yoksulların sofrası zenginlerin şölenlerinden daha mübarekti. Biz bunu senden öğrendik. Ali’nin çavdar unundan yapılmış yavan çorbasının yağlı yemeklerden daha mukaddes olduğunu da senden öğrendik.

 

Yalnız gecelerimizin aydınlığı sen oldun. Masalarımızda yanan mumlara ışık sendin. Gündüzlerin kavurucu sıcağında bir vaha oldun bize. Benlik zindanlarında mersiye okuyan seydamızdın bizim. Yoksulluk, fikirsizlik, idealsizlik, izzetsizlik, mezhepsizlik çöllerinde mevlamızdın bizim.

 

Kevir’ini okuyunca aşk ve sevgiyi anlayabildik. Aşk bencillikti. Aşk kendisi için istemekti. Aşk almaktı. Sevgi emekti. Yok olmaktı. Vermekti. Aşk bir yönlü coşkuydu, sevgi iki taraflı adanmışlıktı. Aşk iktidar kurmaktı, sevgi adil olmaktı. Aşk körlüktü ve karanlıkta yeşerirdi. Sevgi akıldı ve aydınlıktan beslenirdi. Aşk yer tutmaktı, yurtlanmaktı, toprağa bağlanmaktı. Sevgi gurbetti, yaban ellerde bir dosta kavuşmaktı, ya tahammüldü ya seferdi. Sevgi hicretti.

 

Ey Hubut’un Meyvesi! Ey Ali!

 

Senin öğretinle, dünya çölüne düştüğümüzü anladık. Yabancılığımızın farkına vardık. Adem olmakla beşer kalmak arasındaki farkı öğrenebildik. Tarihin yasalarına hakim olanın ne olduğunu, yarının tarihinin ne demek olduğunu bildik. Habil ve Kabil bizim için bir hikaye olmaktan çıkarak varoluşumuzun temel dinamiği haline geldi. Kim olduğumuzu, kim olmadığımızı, nerede durmamız gerektiğinin şuuruna vardık. ‘Bulmak’ ve ‘görmek’ gibi iki önemli görevimizin olduğunu iyice kavradık. Senin de sadık dostlarından istediğin ‘bulmak’ ve namuslu düşmanlarından istediğin ‘görmek’ değil miydi zaten?

 

Yalnız ve yol bilmez olduğumuzu, karanlık çöl gecelerinin tehlikesini, yollarımız üzerinde duran canavarları, batıl ideolojilerin sahteliğini, Firavunların zulmünü, Karunların sömürüsünü, Belamların iğvasını sen öğrettin bize.

 

Artık içimizde Allah’ın ruhu, sırtımızda emaneti, kalbimizin sayfalarında O’nun isimlerinin hikmeti, kainat önümüzde secdeye kapanmış, Allah’ın melekutu içinde, Cebrail’in yumuşak kanatları ayaklarımızın altında şefkatle serilmiştir. Biz bunu anladık.

 

 Ey Adem’in Varisi! Ey Ali!

 

Şimdi artık biliyoruz; sorgulayıcı aklı, emredici dini, namazın selamlarını, özgürlüğü, medeniyetleri, dinler tarihini, insanın zindanlarını. Sezar’ın kılıcını elinde, İsa’nın yüreğini sinesinde taşıyan peygamberi biliyoruz. Kalkıp uyarması gereken kahramanların, gece uzun uzun namaz kılması gerektiğini bildiğimiz gibi. Düşman saflarının ta arkasına bakmayı öğrendik senden. Ayak uçlarımıza bakınca sendeleyip düşeceğimizi de. Sen bizim için bir öğretmendin. Bizim için bir işaretçi. Şeytanları taşlayan bir savaşçı. Safa ve Merve arasında koşan bir yiğit. Allah’ın evinde bir Hacer. Zemzem kuyularından su dağıtan bir İsmail. Baltası elinde bir İbrahim. Yarasından kurtlar dökülen bir Eyyub. Kuyulardan çıkarılmış zindanlarda sabırlı bir Yusuf. Sen başı kesilen bir Zekeriya’sın. Firavun düzenlerinde bir Musa. İlk taşı günahsız olanınız atsın diyen bir İsa. Sen peygamberler yolunun varisisin. Adem’in varisi Hüseyin gibi.

 

Ey Kavs-ı Kuzah! Ey Ali!

 

Sen bu dünyadan hicret ettiğinde ben daha bir çocuktum. Bütün çocuklar gibi. Birin arkasındaki sonsuz sayıda sıfır ne demek bilmiyordum. Ama şimdi biliyorum sonsuz sayıda sıfırın önündeki birin ne demek olduğunu. Tarihin bu korkunç tufanında, yüce bir varoluşa duyulan büyük bir sevginin kanatları altında, şevk ve heyecanla, Celal ve Cemal aynasında yok olmaya, gidiyorum. Seninle birlikte, Kevir’le ten örtüsünden, Hubut’la beşerlikten sıyrılarak, yalnızlık çöllerine, Fırat kenarındaki hurmalıklara, susuz kuyulara, dert ve endişe sahibi olmak için gecelerin kalbine, yalnızlık dünyasından vahdete gidiyorum.

 

Muhammed Rıza’nın dediği gibi “bugün bir usule bağlı bir mektepten bahsetmek ve yazmak donukluk, o mektebe dayanan ideoloji ile amel etmek geri kalmışlık ve körlük olarak değerlendiriliyor.” Artık böyle bir ortamda “aydın ve sorumluluğu” toplum içerisinde büyük bir tehlikeye düşmüştür.

 

Ey Anka! Ey Ali!

 

Ben, yarınlarda çocuğuma nasıl yaşaması gerektiğini, nasıl olması gerektiğini, nerede durması gerektiğini, Habil’i Kabil’i, tarihin kalbinin nasıl attığını anlatacağım. “Selman-ı Pak” kim, “Ebuzer” ne yaptı, öğreteceğim. Zer, zor ve tezvir nedir, “Kevir’de” nasıl yaşanır, “Hubut’ta” nasıl yükseklere ulaşılır, “Yalnızlık Sözleri” kime söylenmiştir, “Siret” nedir, “İnsan” kime denir, “Öze Dönüş” nasıl olmalıdır, bunları öğreteceğim. “Fatıma, Fatıma’dır”. “Ali Yalnızdır”, bunları da.

 

Yarının tarihine bugünün imanıyla ne söylemeli? Ne okumalı? Ne yapmalı? Usve ile nasıl amel edilmeli?

 

Sen Hüseyni bir iş yaparak gittin, biz Zeynebi bir iş yapmakla sorumluyuz. Sen sadece bir seçimde bulundun, biz kalanların işi daha zor ve ağırdır. Sen gideli tam otuz dört yıl olmuş. Ama bu dünyada varoluşun, değerin, bıraktığın mesajın canlılığı aziz İslam gençliğini harekete geçirmeye devam ediyor. Yazan kalemler senden ilham alıyor. Gecelerde mumlar sönmedi. Yalnızlık çöllerinde inleyen neyler susmadı. Güneş ne kadar yakıcı olsa da kum taneleri varolmaya devam ediyor.

 

Ey Kahek Köyünün Esmer Çocuğu! Aziz Öğretmenim! Ey Ali!

 

Cennette buluşmak ümidi ve duasıyla, inanmadığı hiçbir cümleyi yazmak için kalem tutmayan ellerinden hürmetle öper, müsterih ol derim.

 


         -        

 


Bu Yazı 13556 defa okunmuştur
 

 Bu haber için toplam 213 yorum yapılmıştır...

Ercan Alagöz 20-06-2011, 15:38:32
Ey büyük Üstat ! Bana bir Safevi Şiası olarak 15 sene Molla-Dersi aldıktan sonra gerçek Ali Şia' lığını ve İslam' ı öğreten büyük Üstat ! Seni çok özlüyorum çok.

Sayın Mustafa Bey ! Güzel yazınız için çok çok teşekkürler. Üstat' a çok yakışır çok duygusal ve güzel bir yazı. Allah razı olsun sizden.
 
CAHİT ALTAY 21-06-2011, 11:14:44
Üstatın 34. senei devriysinde rahmet ve hasretle anıyoruz. Hocam sizinde elinize yüreğinize sağlık..
 
Abdulhakim 27-06-2011, 09:52:10
Ey Ali !

Sen rahman'a kavuşalı 34 yıl oldu.

Sen Allahın "kendisinden razı kul olduğu kul" mertebesine ulaşalı yıllar oldu.

Senin bizi bırakalı, bu yalnızlık diyarında çeyrek asırdan fazla oldu.

Ey Ali !

Ama sen hep bizimlye yaşadın, düşüncelerinin, tespitlerinin, bize klavuzluk eden o "özgün ve özgür" düşüncelerin açtığı yolda yolumuzu aydınlatmaya devam ediyorsun. Tıpkı senin yaşadığın günlerdeki gibi biliyormusun. Hüseyni ye yi irşadtan sesini duyar gibiyim biliyormusun. Hür düşünce mektebinin öğrencilerine hitab eder gibi sesini duyar gibiyim !

Ey Ali,

Seninle devrimci olmayı öğrendik,

Seninle izzeti zilete tercih eder olduk.

Seninle hareketi donukluğa tecrih eder oluduk.

Seninle renkliyi öğrenip matlığı reddetik.

Seninle hürdüşünce mektebinin öğrencileri ve varisleri olduk.

Seninle "olması gereken" düşünce formasyonunu öğrenip köhne geleneklere karşı çıktık.

Ey büyük Üstad Ali !

Biliyoruz ki susuzluğu ancak su ile gidermek mümkündür. Senin düşünce hayatımızda meydana getirğin sorgulayıcı,devrimci, aklın yolunu tercih eden kendi değerlerine has islami bir düşünce dinazimini kazandırdığın için minnetarız sana.

Ey yalnızlık diyarının Sesi !

Ey Mustafzafların sesi gönüldaşı Ali!

İlginç olan olan ne biliyormusun?

Gün geçtikçe seni daha iyi anladığımız için daha çok ama daha çok özlüyoruz.

Kimsesizlerin Rabbinden sana mağfiretler diliyorum. Ruhun şad olsun devrimcilerin yol rehberi ve yoldaşı...

 
Muhittin 08-07-2011, 15:14:54
Sevgili kardeşim ağzına diline sağlık halimize tercüman oldunuz.
 
Muhammed CAN 07-08-2011, 03:05:02
İmanııım, ohğğğ! Mustafa kardeşim kusmuşta kusmuş iyide etmiş öyle olmasaydı zehirlenirdi hay kusmuğunun kokusuna müptela olduğum! Şimdi anladım ki feleğin oku sanada değimiş! Kefeni yaktınmı yakmadınmı? Yakanlara selam Olsun ve Mustafaya da..
 
hasan 03-09-2011, 22:57:24
artık daha başka yazılar ekleyelim lütfen 3 aydır aynı yazı var
 
sami 19-10-2011, 11:48:10
zaman zaman yüreğim
ağladağı zaman
şu yalancı dünyanın
basit şeylerini
düşündüğüm zamam
Üstad ali şeriati nin
kitaplarında kayıp olmak isterim
ben kayseri den yazıyorum kayseriden tanışacağım ola bilir mi
 
sabri 21-04-2012, 13:08:11
ALLAH MUSTAFA KARDEŞİME SAĞLIK VERSİN.ÜSTAD ALİ ŞERİATI HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ ADETA İÇİMİ OKUMUŞ SÖYLEMİŞ.İNANKİ BEN BU YAZIYI OKUYUNCA HEYECANLANDIM.SANKİ ÜSTADIM KARŞIMDA KONUŞUYOR BEN DİNLİYORUM.HEY AĞZINA VE KALEMİNE SAĞLIK. ALİ ŞERİATININ TALEBELERİNE BİR TEKLİFİM VAR. ONUN ADINA BİR VER AÇIP TALEBELERİ OLARAK ORDA BULUŞALIM.ALLAH IN SELAMI ÜZERİNİZDE OLSUN,
 
 

BU KATEGORİDEKİ DİĞER ESERLER

İslamcı Sosyolog Ali Şeriati ve Sosyolojik Düşüncesi / Dr.Mustafa YILMAZ
Cümlenin Öteki Yarısı, Zeynep / Cihan AKTAŞ
Ey Kahek Köyünün Esmer Çocuğu! / Mustafa YILMAZ
İSLAM BİLİM; DERS-13 [Bölüm 1]
Modernizm’le Hesaplaşma Çabasında Bir Aydın: Ali Şeriati Portresi / Aydın HIZ
Ali Şeriati'yi Eleştirmek: Tarih Felsefesi/ Lütfi BERGEN
 
 
 
 

 

nike huarache Scarpe Abbigliamento Asics nike blazer michael kors Adidas Scarpe Ray ban nike flyknit longchamp scarpe converse nike free air jordan scarpe da calcio nike cortez Cinture air max new balance Scarpe nike roshe louis vuitton Ray ban adidas oakley converse Scarpe Adidas scarpe Nike Adidas superstar air max
new balance nike air max adidas nike roshe michael kors air max nike free nike blazer new balance oakley converse Scarpe Adidas nike huarache Scarpe Ray ban scarpe converse Adidas Scarpe Abbigliamento Asics Scarpe air jordan scarpe da calcio nike free nike cortez nike flyknit

www.aliseriati.com         www.aliseriati.net        www.aliseriati.org

NETWOR YAZILIM